İnan da nasıl inanırsan inan!
Bu memlekette yaşayan kadınların "hayatta en çok istedikleri şey" sıralamasında birinci sırada sağlık (o da ayıp olmasın diye) yer alırken ikinci sırada "koca" varmış. Ayın Biri Kilisesi diye bilinen Meryem Ana Kilisesi'nin papazı söylüyor bunu. Ayşe Arman hamile kalmadan önce bu kiliseye gidip dilekte bulunduğunu yazınca, ünü kat be kat artan kilisenin önünde, bu ayın 1'inde her zamankinden daha uzun bir kuyruk oluşmuş. Ve işte kilisenin papazı da ipliğimizi pazara çıkarıvermiş. "Hayatta en çok istediğimiz ikinci şey": Koca!
Şimdi ben lafa sanki böyle kinayeli kinayeli başlamış gibi olmayayım. Hem herhangi bir ibadet yerine gidip dua etmenin ve dilekte bulunmanın kesinlikle işe yarayacağına inanıyorum hem de bu hayat tabii ki yalnız geçmez, ayı-uyu da olsa bir koca şart diyorum. Tabii bunu yaş kemale erince söyler oldum. Siz beni bundan birkaç yıl önce görecektiniz. Evlilik kurumunun nasıl da gereksiz, saçma, insanı boğan bir müessese olduğunu savunurdum. Eh tabii dedik ya, yaş aldıkça "Ulen şimdi idare ediyoruz da, yaşlanınca yanımızda baston misali destek alacağımız bir adam olmazsa ne yaparız?" diye düşünmüyor değiliz. (Birden niye ikinci çoğul şahıs olduysam?)
Neyse işte bu kiliseye gidenlerin çoğunun dileklerinin kabul olduğu iddia ediliyor. E doğrudur. Ama keramet bu kilisede değil. İnsanların o kiliseye gidip dua ederlerse dileklerinin kabul olacağına 'kesinlikle' inanmalarında! Örneğin ben de yıllardır Selçuk Bülbüldağı'na çıkıp Meryem Ana'da dua etmenin bana çok iyi geldiğini söyler dururum. Bu zamana kadar orada tuttuğum bütün dilekler gerçekleşmiştir. Ama İzmir'den kalkıp ikide bir Bülbüldağı'na çıkmak zor geldiğinden, sonunda şöyle bir çözüm buldum. Son gidişimde Meryem Ana'nın evinin olduğu yerden bir parça taş, evinin önündeki çam ağacından bir parça kabuk, aynı ağaçtan bir adet kozalak, bir tane de Meryem Ana heykeli alıp eve getirdim. Şimdi evin bir köşesi minyatür Bülbüldağı görüntüsünde. Yeşillikler içinde bir Meryem Ana köşesi yaptım. Bu köşeye çekilip Allah'a ettiğim dua, beni yine rahatlatıyor, dileklerim yine kabul oluyor. Ama işin sırrı mekanda değil. Kendini Allah'a havale edip çok ama çok içten dua etmekte. Ha, işin içine mistik mekanlar ve objeler girdi mi biraz daha havaya girip, daha içten dua ediyorsun. Yararı bu oluyor. Yoksa Paulo Coelho'nun Simyacı'da dediği gibi, "Bir 'şeyi' gerçekten çok istersen, tüm evren o 'şeyin' gerçekleşmesi için sana yardımcı olur." İşte siz o evreni yaradana güvenin ve her şeyi ondan isteyin. Ama "çok" isteyin. Gerisini düşünmeyin.
|