İletişim Stratejimiz Hazır Mı?
Herkes Türkiye'yi konuşuyor. Ancak İtalyanlar'ın folklorüne de sinen Türk karşıtlığını silmek için yeni politikalar belirlemek gerekiyor
İtalya'da, Türkiye'den bundan fazla konuşulduğu herhalde bir Öcalan dönemi oldu. Genişleme raporunun açıklandığı 6 Ekim öncesi ve sonrası Türkiye hakkında yazı yazmayan, fikir beyan etmeyen kalmadı neredeyse. Merkez sol eğilimli La Repubblica gazetesi Türkiye ile ilgili verdiği bir ekte sorunu enine boyuna inceledi. Yaşar Kemal ile yapılan bir söyleşinin karşısına, Türkler'in Avrupa'ya girmesine karşı olan Fransız tarihçisi Le Goff'un röportajı konuldu. Le Goff kısacası "Türkler'in AB'ye girişi Avrupa'nın ruhunu bozar" diyordu, büyük yazar Yaşar Kemal de "Biz Avrupa için sınır olmanın ötesinde geleceğe uzanan bir köprüyüz." Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olanlar ve taraftar olanlar arasındaki maç, bütün hafta devam etti. Televizyonlar, Türkiye üzerine özel programlar hazırladı, aynı şekilde radyolarda da konu uzun uzun tartışıldı. Bu programların pek çoğuna davet edildim.
Vardığım yargı, gerçekten de İtalya'nın AB üyeleri içerisinde en az önyargı taşıyan ülke olduğu şekilde. İtalyanların yüzde 45'inin Türkiye'nin AB'ye girişini desteklediği ortaya çıktı. Fransa'da bu oranın yüzde 16 olduğu göz önüne alınırsa bu, azımsanmayacak bir rakam. Devlet televizyonu ve radyosu Rai'de halen Türkiye üzerine bir dizi program hazırlığı var. Her gün, bu konuda gelen telefonlardan da, bazı akademik çevreleri saymazsak Türkiye hakkında çok fazla şey bilinmediği ortada. İtalyanlar ola ki ileride aynı kaderi paylaşabilecekleri Türkler'i daha yakından tanımak istiyor. Böyle bir süreçte Türkiye'nin tanıtım ve iletişim politikası ile stratejileri ne olacak bilmek gerek. Mutlaka bu tip politika ve stratejileri daha sofistike hale getirmek gerekiyor. İtalyan basınında da hep aynı stereotipler. Bol bayraklı, bol askerli ve bol başörtülü kadınların yer aldığı fotoğraflar, Türkiye'nin AB'de vermeye çalıştığı, içindeki değişimi yansıtan imajla örtüşmüyor. Ya da Avrupa, Türkiye'yi karmaşık yapısından soyutlayarak sadece böyle görmek istiyor. Diğer Avrupa ülkelerine göre daha az da olsa Türk karşıtlığı İtalyan foklorüne sinmiş vaziyette. Ayrılıkçı Kuzey Ligi'nin parodilere konu olabilecek içeriğe sahip "Padania" gazetesi yazıyor: "İnebahtı'da Haç ile Hilal'i kırmıştık, şimdi Avrupa'nın kapılarını Türklere açmak bir ihanettir."
Bunları kızmadan, sinirlenmeden kırmak gerekiyor. Şimdi 17 Aralık'ı beklerken gazeteci olarak, aklımı kurcalayan soru bu: "Bu süreçte uygulanacak iletişim stratejileri belirlendi mi? Kimse bu konular üzerine kafa yordu mu?"
|