|
|
|
|
|
Çiftliğe biz de girdik
|
|
Seren çok komik, Yasemin çaresiz, Zeynep egemen güç, Ercan konuya hakim.
Sabah Gazetesi yazarı Mansur Forutan "Ünlüler Çiftliği"ne gitti ve izlenimlerini Aktüel Pazar için kaleme aldı. Sönmez Karakurt'un çizimleri ve Rahşan Gülşan'ın fotoğraflarıyla renklenen macerayı Forutan şöyle özetliyor; "Gördüğüm kadarıyla bir bardak kola için kardeş kardeşi vurur bu çiftlikte. Hele iki dakikalık telefon konuşması için kumpas, Bizans, zoka havada uçuşur."
*** Doğal yaşamda doğaya yenildim
Sabah Gazetesi Yazarı Mansur Forutan, atv'de yayınlanan "Ünlüler Çiftliği"ne gitti ve izlenimlerini Aktüel Pazar için kaleme aldı. Sönmez Karakurt'un çizimleri ve Rahşan Gülşan'ın fotoğraflarıyla, işte Forutan'ın kısa çiftlik macerası.
Evrim sürecimizi on bin yıl önce tamamladık ve doğayla iç içe yaşamak üzere çalışan muhteşem bir memeli ortaya çıktı. Sadece ve sadece yüz yıl öncesine kadar insanlık doğayla barışıktı, mutluydu, huzurluydu. Sonra... Sonra koptuk. Ceviz ağacıyla dut ağacını ayırt edemeyen ama cep telefonuyla saniyede beş karakter mesaj geçebilen insan türü ortaya çıktı Genetik kodlarımıza uygun yaşamamanın bedelini ağır ödemeye başladık. Neyse felsefeyi bir kenara bırakalım ve Ünlüler Çiftliği'nde doğayla barışmaya hevesli bir grup ünlüye çevirelim kameralarımızı. Ne zamandır bendeniz de doğayla barış görüşmeleri yapma niyetindeydim. İşe buzdolabında küflenmiş ve orijinal halinin ne olduğunu kestiremediğim gıda türünü çöpe atmakla başladım. Daha sonra "Çiftliği" ziyaret etme kararı aldım. Çiftlik Hereke civarında bir yerde. Bulmak neredeyse imkansız. Saatler sürdü! Kaybolmayı bir sanat haline getirdim nerdeyse. Hatta bir ara ormanın içinden bir iki Vietkong, bir manga İkinci Dünya Savaşı'nın bittiğinden bihaber Japon askeri falan çıkar diye telaşlanmadım da değil. "Hey Suzuki, savaş bitti. Kaybettiniz ama sushi'yi dünyaya yayarak intikamınızı fena aldınız." Daha dakika bir gol bir, doğaya yenildim. Açık adresi olmayan bir yeri bulmak zor! Çiftliği bulabilmek için izci bir Kızılderili'ye falan ihtiyaç var. Kızılderili bulamasak da ıssızlığın ortasında bir adam gördüm ve ona sordum ve saatler süren işkence sona erdi. İşte o sevimli çiftlik evi tam karşımda. Dakika iki gol iki, doğaya yine yenildim. Arabadan iner inmez boka bastım. Bastığım yığını incelediğimde bunun bir ineğe ait olduğunu anladım. Tazeydi ve inekler yakınlarda bir yerde olmalıydılar. Bildiğiniz üzere ünlülerimizin dış dünya ile temasları yasak ve bendeniz de dış dünyadan olduğum için fazla yüz göz olmam istenmedi. Buna rağmen evin içine dadanmasını bildim ve katılımcıları tahrik ettim. "Bakın bu bir cep telefonu ve istediğim kadar konuşuyorum!" İki oda bir salon kıvamındaki bu çiftlik evi katılımcıya dar gelir kanaatini taşıyorum. Yani bir süre sonra dar gelirli biri birine batar. Ercan Akışık'ın değişiyle, "imar affının çıkmasıyla iki katlı bir ranzanın ikinci katında yaşıyorum" durumu bir süre sonra evin enerjisini olumsuz etkiler. Ancak çok daha önemli sorunlar var. Mesela, gördüğüm kadarıyla bir bardak kola için, kardeş kardeşi vurur bu çiftlikte. Hele iki dakikalık telefon konuşması için kumpas, Bizans, zoka havada uçuşur. Bu iki sorunu aşmayı başarırlarsa pastoral yaşama ayak uydururlar. Gelelim katılımcıların ruh haline: atv'de izlediklerinize, yani "ben alıştım buraya" söylemi herkes için geçerli değil. Yunus: Galiba gerçek anlamda çiftlikte kalmaktan hoşnut olan o. Hatta kendi iç hesaplaşmasını yapıyor. Buraya gelmeden önceki yaşamını ciddi anlamda gözden geçirme sürecinde. Ve döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sinyalleri veriyor. Hakan: Çiftlikte olmaktan mutlu olup olmadığını anlamak zor ama kabullenmiş olduğunu ve iyi vakit geçirmeye çalıştığını görmek zor değil. Yasemin: Tek kelimeyle çaresiz! Seda: Galiba biraz kameralara oynuyor; çok emin değilim. Ercan: Ağa konuya hakim. Yarışma bittiğinde bile orada kalabilir. Zeynep: Evin gizli egemen gücü. Aile geleneği olsa gerek! Dahası son derece serinkanlı ve ortama uyum sağlamış. Harun: Çiftliğin Obi Van Kenobi'si. Yarışma bittiğinde doğal yemekler yapan bir restoran açar, köşeyi de döner gibime geliyor. Seren: Bu kadın çok komik ve çok doğal. Gerçek hayatta herkesin tanıması ve arkadaş olması gerek. Sıkılıp sıkılmadığına dair bir veri alamadım ama çiftlikte kalmasını çok isterim. Bana gelince: Yol yordu; itiraf etmeliyim. Onun dışında ayakkabımın bundan sonraki kariyerini gözden geçirmem gerekiyor. Ve ne yalan söyleyeyim hoşuma gitti orada olmak. Tavukları kovaladım, inekler beni kovaladı, bir attan altılı tüyoları aldım falan. Yaşasın doğa!...
|
|
|
|
|
|
|
|
|