| |
|
|
AK Parti üzerinde liberal hegemonya mı var?
Türkiye'de muhafazakarların bir bölümü ve mukaddesatçıların çoğunluğu, içinde bulunduğumuz Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinin çapını, içeriğini ve ne kadar zaman alacağını bir türlü kavrayamadı. Olayı, sadece AK Parti iktidarının devamına ve birkaç seçim dönemine bağlı zannediyorlar. Ama bu yanılgıya düşenler, sadece bir bölüm muhafazakar ve mukaddesatçı değil ki. Ulusalcılar, militaristler, şovenistler ve hatta bir bölüm Kemalistler de, "AB Projesi"ni nedense AK Parti'ye duydukları antipatiye endekslediler. Muhafazakar ve mukaddesatçılara döner ve bunların AK Parti'nin siyasal ideolojisinde ne ölçüde etkili olabileceklerini anlamaya çalışırsak, herhalde yararlı bir iş yapmış oluruz. Yeni Şafak Başyazarı Ahmet Taşgetiren dün, bir nevi uyarıda bulunarak "Liberaller Ak Parti'ye ağabeylik etmeyi bıraksınlar" çizgisini seslendirmişti. Taşgetiren yazısında liberallerin "Dayatmacı" davranışlar içine girdiğini söylüyor ve şöyle diyordu: - Liberallerin halk zemininde neden karşılık görmediğinin sorgulanması gerekiyor. "Halk yanlış, biz doğruyuz", yerine biraz daha özeleştirel bakış doğru olmaz mı?.. Liberaller, kendi çizgilerini Ak Parti'ye giydirmeyi düşünmek yerine, halktan oy alarak etkinlik kazanmaya yönelen ayrı bir siyasi yapılanmayı tercih etseler, belki de Türk siyasi hayatı açısından daha sağlıklı bir siyasal oluşum gerçekleşmiş olacak. Taşgetiren savını güçlendirmek için, liberal siyasetin partileri olan LDP'nin ve YDH'nın seçimlerde aldıkları oyları da hatırlatıyordu. Bu görüşün, AK Parti'nin bazı kesimlerince ve hatta bir ölçüde Tayyip Erdoğan tarafından da paylaşıldığını bilmemiz gerekiyor. Ahmet Taşgetiren ve onun gibi düşünenler, artık "Halk" veya "Taban" gibi olguların hem boyut hem nitelik değiştirdiğini görmek zorundalar. Çünkü sade taban değil, "Tavan" da değişiyor Türk siyasetinde. Örneğin son zina tartışmasında Tayip Erdoğan'ın yörüngesini düzeltenler, ne "Derin Devlet"ti, ne Çankaya'ydı, ne de Genelkurmay'dı. Bir "Kıtasal Liberal Demokrasi Projesi" olan AB'nin sözcüleri, Erdoğan'ın düşüncelerinde ince ayar yaptılar. Yani AK Parti de, diğer partiler de, bundan sonra Liberal Demokrasi'yi, yani insan odaklı dünyevi siyaseti özümsemek zorunda. AB'ye üye olduktan sonra da bu böyle olacak. "Halk Böyle istiyor" diye iktidar olan Avusturya'nın ırkçı Haider'i koltukta oturabildi mi mesela? Sözü Ahmet Altan'ın gazetem.net'teki "Günah Özgürlüğü" başlıklı yazısından bir bölüm aktararak noktalayayım: - Günah ve suç kavramlarının birbirinden ayrılması çok uzun zaman aldı. Günahla suçu birbirinden ayıracak düzeye erişmeleri Hıristiyanların hem kendi tarihleri açısından hem de dünya tarihi açısından çok önemli bir adım oldu. İslam alemi henüz bu aşamaya gelmiş değil. Bunu en azından teoride başarıp laikleşen çok az Müslüman ülkeden biri Türkiye. Eğer AKP bir seçim yapmaz da bir ayağı ortaçağda bir ayağı yeniçağda olan bir anlayışı sürdürmek kurnazlığına saparsa, sanırım, toplum onların ne olduğuna onların yerine karar verecek. Kurnazlık yapmayı çok seven Türklerin, kurnazlık yapanları hiç sevmediğini de böylece öğrenecekler.
|