| |
Yarasalar kötü değildir
Hayvanlara ne çok haksızlık ediyoruz. Kendi aramızdaki olumsuzlukları, hayvanlara atfetmemiz bunlardan biri. Mesela 'kedi gibi nankör', 'köpek gibi yaltaklandı', 'ayılaştı' türü deyişleri sık sık kullanırız. Son örnek Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt. Kara Harp Okulu'nun açılış töreninde, Atatürkçü düşünceyi eleştirenlere 'yarasa' derken Ziya Paşa'dan (1825-1880) alıntı yaptı: "Yarasanın gözleri ışıktan rahatsız olur." Benim derdim Org. Büyükanıt'ın eleştirisiyle ilgili değil. Onunki tanıdık bir tavır: Bizim komutanlar yıllardan beri bu 'karanlık-aydınlık' benzetmesini kullanır. Bir tarafta 'karanlık-gerici' güçler vardır, diğer tarafta 'aydınlar-ilerici' güçler. Türkiye tarihi, bu iki gücün mücadelesi olarak kavranır ve sunulur. Gelelim yarasalara... İnsanların kötülediği hayvanlardan biri de yarasalardır. Karanlıktan korkan, çekinen insanlar... Gizli, loş ve nemli ortamlarda yaşayan yarasalardan hiç mi hiç hoşlanmaz. Bu yüzden de polemiklerde yarasa benzetmesi bol bol kullanılır. Halbuki 'memeliler' sınıfına giren yarasalara ilişkin birçok bilgimiz ya yanlıştır ya da abartılı.. Gelin bunlardan bazılarına değinelim: 1) Evet doğru: Güçlü bir ışık kaynağı yarasalara rahatsızlık verir. Kaçarlar. İyi ama güçlü ışık kaynağı insanları ve birçok diğer hayvanı da rahatsız eder. 2) Aslında normal ışık yarasayı fazla tedirgin etmez. Çünkü yarasanın gözleri zaten iyi görmez. Onlar, adeta bir radar gibi, yönlerini çevreye gönderdikleri yüksek frekanslı ses dalgaları ile bulur. Ses nesneye çarpıp döner. Böylece yarasa avının yerini tespit edip yakalar. 3) Yarasalar böcek yer. Eğer onlar olmasaydı böcekler insanları, hayvanları ve ürünleri perişan ederdi. 4) Yarasalar sadece karanlık değil aynı zamanda nemli yerleri tercih eder. Yoksa kanatları kurur ve ölürler. Nem ise insanları rahatsız eder. 5) Karanlık mağaralar yarasalara uygundur. Bunun bir nedeni de böcekleri ve sinekleri yiyen ama karanlıkta göremeyen kuşların buralara gelip yarasaları rahatsız edememesidir. 6) Yarasaların yediği böcekler zaten karanlıkta ortaya çıkan türlerdir. Üstelik bu böceklerin kimi 5 metre, kimi 25 metre yükseklikte yaşar. Dolayısıyla yarasalar da böcek çeşitlerine göre farklılıklar gösterir. Burada eko-sistemin mükemmel bir mekanizmasını görmekteyiz. 7) İnsanlar tüm yarasaların 'kan içici' olduğunu sanır. Halbuki meyve yiyen yarasalar da vardır. Türkiye'nin güney bölgelerinde bulunan bu yarasalar mevsimine göre incir, elma, malta eriği gibi meyvelerle beslenir. Bu yarasaların gözü ışığı daha iyi algılar; yani meyve yarasaları yiyeceğini görür. 8) Evet, gerçekten de 'vampir yarasa' denilen bir tür vardır. Vampir yarasalar atların, ineklerin üstüne konar. Deride küçük bir delik açar. Ve buradan kan çeker. Ancak bu operasyon hayvan tarafından bir sineğin sokuşu kadar algılanır. Ayrıca yarasanın çektiği kan hayvana kıyasla çok azdır. 9) Biz vampir yarasaları iğrenç buluruz. Halbuki bu hayvanlarda 'sosyal ilişkiler' çok gelişmiştir. Bol kan emmiş yarasa X, şanssız bir gece geçirip aç kalmış yarasa Y'yi de besler. Böylece onu ölümden kurtarır. Ancak daha sonra, olay tersine döndüğünde, bu kez de yarasa Y, aç kalan yarasa X'i besleyecektir. Özveri karşılıklıdır. Bencillik eden yarasaya tüm koloni üyeleri sırtını döner; aç kaldığında onu beslemez, ölüme terk eder. Özetle: Yarasalar sandığımızdan daha 'iyi', daha 'yararlı', daha 'masum' yaratıklardır. Not: Bu yazıyı hazırlarken Kırıkkale Üniversitesi'nden zoolog Prof. İrfan Albayrak yardımcı oldu. (Hatalar bana ait.) 'Hayvanların Sessiz Dünyası' ve 'Kör Saatçi' (Tübitak Yay.) gibi okuması zevkli bilimsel kitaplarda yarasalarla ilgili çok ilginç bilgiler var. Tavsiye ederim.
|