 |  |
Meclis'in işi çok zor
Tatilini yarıda kesen Meclis Genel Kurulu'nda bugünden itibaren görüşülmeye başlanacak yeni Türk Ceza Kanunu tasarısının, hukukçuların ifadesiyle "Belden aşağı" konuların gölgesinde kalması ne kadar hüzün verici. Çünkü tasarıda özgürlükleri geri götüren, devlet çıkarları için bireyi ve toplumu susturmayı hak gören, kadınların haklı taleplerini göz ardı eden o kadar çok hüküm var ki... Alın bir örnek: Yürürlükteki yasada 146'ncı maddedeki "Anayasal düzeni cebir kullanarak değiştirmeye teşebbüs" suçu, tasarıda 309'uncu maddede düzenleniyor. Ancak "cebir"e bir de "tehdit" eklenerek uygulama alanı alabildiğine genişletiliyor. Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk bu ifadeyle, "Anayasa'yı demokratik yollardan değiştirme taleplerinin bile suç sayılması tehlikesi doğacağı" uyarısında bulunuyor.
STÖ'lere kıskaç Bir başka örnek, tasarının 306'ncı maddesindeki "Temel milli yararlara karşı hareket" suçu. Bunun tanımı iyi yapılmazsa, herkes bir yerlere çekebilir, örneğin biri kalkıp İsrail'e su satışının "Temel milli yararlar"a karşı suç olduğunu iddia edebilir. Türk daha da ileri gidiyor: "Bu maddeye göre, AB'nin finanse ettiği projeler bile suç sayılabilir. Hatta Türk Demokrasi Vakfı, Konrad Adenauer Vakfı gibi sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri de suç kapsamına girebilir." Gelelim özel yaşamla ilgili çelişkili maddelere. Tasarı 15-18 yaş arası gençlerin rızaya dayalı bile olsa cinsel ilişkiye girmelerini suç sayıyor. Oysa Medeni Kanun, erkek ve kadının 17 yaşında evlenebilmesini öngörüyor. Hatta "zorunlu" durumlarda bunu 16 yaşa kadar indiriyor. Ayrıca Anayasa'ya göre seçme yaşı 18. Yani Anayasa, 18 yaşındaki genci rüştünü kanıtlamış sayıyor. Ama oyuyla ülkenin yönetimini etkileyebilen o genç, cinsel hayatını düzenlemek için bir yıl daha beklemek zorunda bırakılıyor.
Komisyon'da dehşet Tasarıdaki otoriter anlayışı sergilemek için iki alıntı daha yapalım. İlki, Hukukçular Derneği'nden: "Tasarıda insan hak ve hürriyetlerinin esas alındığı iddiaları, içerikle bağdaşmıyor. Örneğin 19 ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından 14'ü devlet, 5'i toplum ve kişi aleyhine işlenen suçlarla ilgili. 14 müebbet hapiste de aynı durum; 4'ü kişilere, 10'u devlete karşı işlenen suçların müeyyidesi. Bu rakamlar bile tasarının nasıl bir anlayışın ürünü olduğunu göstermeye yeterli." İkinci alıntımız, Alt Komisyon'un CHP'li üyesi Orhan Eraslan'ın "şerh"inden. "Hükümet tasarısının otoriter ve düzeltilemeyecek bir metin olduğunu, o nedenle yeniden yazmak yoluna gittiklerini" anlatan Eraslan şöyle diyor: "Elden geldiğince özgürlükçü ve hümanist olmasına çaba sarf edilen tasarı önemli ölçüde anti-demokratik ve sınırlayıcı öğeler içeriyor. Örneğin çalışmayı bitirdikten sonra tasarıda basının durumunu incelemek aklımıza geldi ve dehşet verici bir manzarayla karşılaştık: Ne yürürlükteki Türk Ceza Kanunu'nda, ne de otoriter olduğu savıyla beğenmediğimiz hükümet tasarısında olmayan şekilde basının sınırlandırıldığını tespit ettik!" Bizce Meclis zinayı -çok isteniyorsa- daha sonra ayrı bir yasa konusu yapma yönünde karar alıp, tüm mesaisini bu çelişkili ve otoriter tasarıyı düzeltmeye harcamalı...
|