| |
|
|
Zanaatkârlıktan sanatkârlığa geçmenin zamanı geldi
Hoşumuza giden sanat eserine de "Güzel" deriz ya. Oysa bir şeyin güzel olması için, ille de insanlar tarafından yaratılması veya üretilmesi şart değildir. Katmer katmer açmış bir gül de, buğulu bir gonca da, mehtabın denize yansıması da, gerilmiş bir kısrak da güzeldir. Ama bunlar sanat eseri değildir. Sanat eserini insan yaratır. Aynı şekilde insanın yarattığı her güzel şey de, sanat eseri değildir. Birkaç yıl önce Bali Adası'nda resim galerilerini geziyordum. Sergilenen resimlerin hemen hepsi çok güzeldi. Ama bütün resimler birbirine benziyordu. Hatta konuları bile aynı gibiydi. Hindistan'ı, Afrika ülkelerini gezerken de, bu birbirine benzer ürünlerin, heykellere yansıdığını gördüm. Hindistan'ın güneyinde de, kuzeyinde de Buda heykelleri birbirlerini tekrar eder gibiydi. Senegalli tahta yontucuları da, neredeyse tıpkılaşmış maskları, insan başlarını, ellerinde keserleri ile üretip duruyorlardı. Burada "Sanat" ile "Zanaat "ın farkına vardım. Belli ki bunları ilk yapanları sonraki kuşaklar, yüz yıllardır kopyalayıp tekrarlıyorlardı. Bunların arasında, "Sanat Eseri " olan, hemen fark ediliyordu. Çünkü sanat eserini yaratan, kendinden öncekileri özümsemiş, ama onları tekrarlamak yerine kendi içindeki farklı bir şeyi katmıştı yarattığı esere. Türk toplumu için, "Sanat " ve "Zanaat" arasındaki farkın bilincinde olmanın hayati önem taşıdığına inanıyorum. Çünkü geleneklerimiz ve kültür altyapımız, tekrara çok müsait. Bir kelime üzerinde yüzyıllarca yorum kavgası yapılan bir coğrafyadayız. Genlerimizde, " Yaratma" nın insana ait bir işlev olmadığı şeklinde temel bilgiler de var. Geleneksel sanat dallarında, geçmiş yüzyıllardaki büyük ustaları tekrarlamak da, sonunda insanlara "Usta" unvanını kazandırabiliyor. Mesela mimaride, Sinan'dan 400 yıl sonra, onun eserlerinden çok geri, ama üslupta aynı olmaya çalışan yeni camileri, birer "Sanat Eseri " diye alabilir misiniz? Örneğin ben bu açıdan, rahmetli Vedat Dalokay'ın Pakistan'daki camiine, "İşte bu farklı" diye bakabilmiştim. Türk müziğinde de durum aynı. Bir Dede Efendi'yi aşmaya çalışmak yerine, 3-5 nağmeye sıkışmış melodik tekerlemeleri "Yeni Beste" diye sunmanın kolaycılığını terk etmemiz şart. Bu nedenle, dün jüri çalışmaları başlayan TRT Türk Müziği Beste Yarışması'ndan değerli ve özgün sanat eserleri bekliyorum. Tabii insan yaratıcılığı, sadece sanat alanı için geçerli değil. Birkaç konuya takılmış ve özünde Devlet-Millet çelişkisini korumak bulunan tekdüze siyasetin artizanları da, artık esnaflıktan sanatçılığa geçmenin yollarını aramaya başlamalıdır. Demokrasi kendini sürekli tekrar etmeyi taşıyabilen bir rejim değildir.
|