| |
G-string şeytan üçgeni!
Futbol yazınca niye futbol yazıyorsun diye eleştiri alıyorum okurlardan. Ama öte yandan en çok tepkiyi de futbol yazdıktan sonra alıyorum. Daha çok tepki almak için futbol yazmıyorum elbet. Kafama bir şey takılıyor, ıstıraba dönüşüyor ve kendimi yazarken buluyorum. Aslında bugün de futbol yazmak istiyordum. Çünkü geçenlerde yazdığım, futbolu güzelleştirmek yazısından sonra birçok öneri geldi ve bazıları muhteşem. Biraz daha biriksin geniş geniş veririm. Sonra, kadınlara bulaştığım zaman da kadın düşmanı ilan ediliyorum. Bakın ben kadın düşmanı falan değilim. Hatta kadının üstünlüğüne inanan bir dar gelirliyim. Kadınlar hakkında yazdıklarım birer tesbittir, yargı değildir... Peki elimiz kolumuz bağlandığına göre bugün kadın iç çamaşırı yazalım! Bildiğiniz üzere Türkiye'nin moda başkenti olmak gibi bir sevdası var. Olur mu olmaz mı tartışılır. Buna Fransız, İngiliz, İtalyan ne der bilemiyorum doğrusu, ama Nişantaşı kesinlikle iç çamaşırının hatta g-string'in başkenti olmuş durumda. Bakkallar, kuruyemişçiler bile dükkanları tasfiye edip iç çamaşırcılara devretmeye heveslenmiş durumda. Peki bunda ne var diyecek olursanız cevabım aşağıdaki gibidir. Şimdi sağlıklı bir birey olarak, sabah sabah afyonum patlamadan sokağa çıkınca gördüğüm ilk obje bir g-string oluverince günü bir garip geçiriyorum. Sonra karşı kaldırıma geçtiğimde yine burnumun dibine başka bir mağazanın vitrinindeki başka bir g-string dikilince bi'dur oluyorum. Minik tasarruflarımın bulunduğu bankadan harcırah çekmek için yürürken başka bir iç çamaşırcı ve yine vitrinde artık yeter dedirtecek o bildik obje... İster istemez adamın gözü kayıyor tabii ki. Arada bir içerideki müşterilerle de göz göze geliyorum, ki fena halde utanıyorum. Hafiften bir "ne bakıyorsun" durumu oluyor ama yapabileceğim bir şey yok. Geceleri daha rahat oluyor tabii ki. Mağazalar kapalı olduğundan müşterilerle göz göze gelme tehlikesi ortadan kalkıyor. Fiyatlar çok makul. Yani 15 milyona ateş parçası takımlar var. Mağazanın hemen yanındaki işporta manavdan bir iki kilo mürdüm eriği alıyorum o da aynı para neredeyse. Ya da bir sıfırı atmışlar bilemiyorum ve içeri girip öğrenmek gibi bir cesaretim yok. Nişantaşı'nda adını bile okuyamadığım "übercool" bir mağazada 15 milyona g-string'li iç çamaşırı seti satılıyorsa bilinen tüm iktisadi kuramlar yerle bir olmuş demektir. Aynı g-string şeytan üçgeninde Ahmet Hakan da yaşamını idame ettiriyor. Konuyu ona da açıp tartışmak istiyorum. Çaktırmadan vitrine baktığını bir kere gördüm çünkü. İnkar edebilir ama gördüğümden eminim! Ama mevzuyu masaya yatırmak ister mi istemez mi bilemiyorum. Sonuçta hayatım Fashion TV'nin Lingerie kuşağına dönmüş vaziyette ve ben fena halde mürdüm eriğine dadanmış vaziyetteyim.
|