| |
Ruslar'la ortak inşaat işine girdim!
Üniversiteden bir dostum ülkenin turizm alanında en etkin isimlerinden biri olmayı başarmış. Topu topu on yıl önce birlikte iş yapalım teklifinde bulunmuş, ben avareliği tercih etmiştim. Beş yıldızlı IC Oteli'ni gördüğümde ne kaçırdığımı fena halde gördüm. Muhteşem bir tatil cenneti. Binlerce insan var ama nefes alabiliyorsunuz. Gerçi tatil köyü adamı olamadım hiç. Yani iyi vakit geçiremem. Açık büfeye birileri bana bakıyordur diye dadanamam, yabani olduğum için yeni dostluklar kuramam, utangaç olduğum için içi su dolu balon atmaca oynayamam, sahne sanatlarına uzak olduğumdan geceleri dans gösterilerine takılmam, çevik, zeki ve aynı zamanda ahlaklı olmadığımdan şezlong kapamam... Kısacası bir tatil köyünün nimetlerinden faydalanmayı bilmem. Ama zaten buraya iyi vakit geçirmek için değil, Rus turistleri incelemek adına geldim. Bundan yedi sekiz yıl önce, Ruslar güney sahillerimize ilk geldiklerinde gözlem yapma şansım olmuştu. O yıllarda yaptığım ölçümler sonucu açık büfe 34 dakika 13 saniye içerisinde talan edilirken, 2004'ün Türkiye'sinde yemek arttığını gururla söyleyebilirim. Yine o yıllarda Almanlar ve Ruslar arasında ciddi bir gerginliğin olduğunu tespit etmiştim. Ruslar, "Stalingrad'da nasıl koyduk" diye Almanlar'ı yıpratmaya çalışırken, Almanlar da "bak Ivan bu tuvalet kağıdı, ne olduğuna dair bir fikrin var mı" şeklinde karşılık veriyorlardı. Ve kazanan Türk turizmi oluyordu. Bu çekişme ve gerilimden eser kalmamış. Hatta banana adı verilen bir tür su sporunda, barış ve kardeşlik duygularıyla aynı bananaya bindiklerini gördüm. Duygulandım! Dünyanın iyiye gittiğine dair iyimser bir yaklaşım olarak mütalaa edebilirsiniz bu gelişmeyi. Araştırma ve gözlemlerimi sürdürürken doğal şartlar narin vücudumu epeyce zorladı. Kızgın kum üzerinde yürümek çok zor. Allah'tan bir belgeselde çölde yaşayan bir kertenkele türünün bu sorunu nasıl aştığını izlemiştim. Tatbik etmeye çalıştım ama muvaffak olduğumu söyleyemem. Başarılı olmak için dört ayak gerekiyormuş... Onun yerine kumun ıslak ve nemli olduğu "sıfır noktasında" ufak bir Rus çocuğunun kova ve küreğine dadanıp kumdan kale yaptım. Daha doğrusu birlikte yaptık. Şerefsizim Selimiye Kışlası gibi oldu. Türk-Rus konsorsiyumunun eserini iftiharla sunarım. Bu tip yerlerin ciddi bir çocuk gürültüsü ihtiva ettiğini herkes bilir. Ancak ya beni gördükleri için sus pus bir cemaat vardı ya da Rus veletleri cidden sakin yaradılışlı. Altı yaşındaki kız çocuğu, kafasında bandana ve kendini Kızılderili sanıyor. Makul bir gürültü seviyesiyle Kızılderili dansı yapıyor. Bir ara ayağı kaydı ve gerçekten fena düştü. Acıyı gözlerinde gördüm. Birkaç saniye yerinde kaldı. Ağlayıp ağlamama arasında gidip geldi ve Kızılderili olmaya devam etti. Bu gürültü çıkartmama sınavından geçen minik tatilciyi ayakta alkışladım. Gece diskoya göz atmadan gözüme uyku girmeyeceğinden, orayı da teftiş ettim. Asayiş berkemal. Taşkınlık yok, şuh kahkahalar yok... Rus tatilciler bilinenin, beklenenin aksine gayet sakin, orta sahada top çevirme kıvamındalar. Maçı çevirecek bir "yıldız"ları olmadığından da bu maç başladığı gibi biter. Bendeniz de geceyi klimalı odaya kapanıp laptop'ta film izleyerek geçirir. Erken uyuyup, erken kalkalım ki ertesi gün, bizim de havuz kenarında bir şezlongumuz olsun!
|