|
|
Berlin'e gidiyorum... Gençliğimin kentine...
Evli değilim.. Evli olmadığım için eşim, eşim olmadığı için metresim, eşim ve metresim olmadığı için, onlardan bunaldığımda kendimi zinde tutacak genç sevgililerim yok.. Yani bazı erkekler gibi, yaşamı zorlaştırıcı komplikasyonlara girmediğimden, üçgenler ve beşgenlerin dışında sevgimi özgürce yaşıyorum.. Evli erkeklerin (aman hepsi alınmasın bazılarının) evlilikleriyle başlayan zincirlerinin bir benzeri bende bazı kentlere karşı var.. İstanbul benim evim.. Arada bir nadiren sıkılsam da evimde kendimi mutlu ve huzurlu hissederim.. Atina benim eşim.. Çok uzun yıllar evli kaldık onunla.. Hâlâ da evliyiz kendisiyle.. Ne zaman evliliğin güvencesini hissetmek istesem Atina'ya atarım kapağı.. Paris, benim metresim.. Hep bir evlilikten, yani Atina'dan daha romantik ve daha heyecanlı gelir bana.. Her zaman onunla yaşasam metres olmaktan çıkacak evliliğe dönüşecek biliyorum.. Ama hayatım boyunca hep yanımda olacak.. Ben onunla hep görüşeceğim.. Tıpkı bir metres gibi.. Ayrılmak çok zor onunla.. New-York, İstanbul'dan evimden, Atina'dan eşimden, Paris'ten metresimden sıkıldığımda, cıvıl cıvıl bir sevgili gibi, beni tazeleyen bir kent.. Hep arada bir olması önemli.. Uzun değil kısa beraber olmak önemli.. Onun için hep heyecanlı ve zinde tutar beni.. Ama şimdi Berlin'e gidiyorum ben.. Kolej'i ve Siyasal'ın Basın Yayın'ını bitirdikten sonra, gazetecilik okumaya gittiğim Berlin'e.. Gençliğimin şehrine.. İlk gençlik yıllarımın aşkına.. Beşiktaş'ın Hertha Berlin maçı için gidiyorum, gençlik aşkıma.. 4 ay çok tatlı bir aşk yaşamıştım Berlin'le, 23'ümde.. Uzun zamandır görmüyordum kendisini.. Bakalım neler yapacağız onunla.. Bunca yıldan sonra..
|