Sanayi kabuk değiştiriyor ama istihdam yaratamıyor
IMF ile yürütülen üç yıllık ekonomik programın sonuna yaklaşıyoruz. Bir yenisinin hazırlıklarına da başladık. Bakan yeni programın ilk upuçlarını dünden itibaren açıklamaya başladı. Tamamlanmakta olan program enflasyonu düşürmede, ekonomik büyümeyi sağlamada çarpıcı başarılar elde etti. Bu başarılar elde edilirken cari açık gibi bir sorunumuz ortaya çıktı. Eksik yapılanlar, yarıda kalan reformlar da var. Bugünkü konumuz reel sektör. 2003'e ait Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu açıklandı. Sektörünün yüzde 50'sini yansıtan anket, aynı zamanda reel kesimin de aynası durumunda. Öncelikle tesbitlerimizi aktaralım. * Büyümeye paralel sanayi şirketleri kriz sonrasının en başarılı yılını yaşadı. Gerek satışlar, gerek kar artışı, gerekse de borçluluk yönünden kayda değer düzelmeler sağlandı. Sanayi söktörü normale dönüyor. Ancak 1998 öncesi durumu henüz yakalayabilmiş değil. * Sanayi dört yılın ardından ilk kez 2003'te üretimden kâr etmeye başladı. Bitişikteki tabloda var. En son 1998'de kârlarının yüzde 87'si üretim dışından sağlanmıştı. Yani 500 kuruluşun bilançolarında görülen kârın ancak yüzde 13'ü üretimdendi. 1999, 2000, 2001 ve 2002 yıllarında üretimden zarar ettiler. Bu zararlarını üretim dışından sağlanan yüksek kârlar kapattı. Hatta kriz yılı 2001'de üretim dışı kâr, bilanço kârının 5 katına yükseldi. Sanayi üretimden büyük zarar etti. İşte bu oran 2003'te yeniden normale döndü ve şirketler kârlarının yüzde 28'ini üretimden elde etti. Yine de kârların yüzde 71.8'i faiz, kira, arsa, bina, iştirak satışı gibi esas faaliyet dışından geldi. * Sanayi şirketleri asıl büyümeyi ihracattan sağlıyor. İhracat ağırlıklı çalışan şirketler sıralamada yükseldiler. Hatta 500 içine yeni girenler de ihracat ağırlıklı. Ciroların içinde ihracatın payı yüzde 27'ye çıktı. Satışların neredeyse üçte biri ihracat. 2000'de bu oran yüzde 17 idi. Üç yılda 10 puanlık artış sanayideki en büyük yapısal değişim. Ne zaman ihracat cironun yarısına yaklaşır o zaman Türkiye döviz açığı belasından temelli kurtulacak. * 500 büyük sanayi kuruluşu bu yapısal değişim yanında veya bu değişimin bir parçası olarak, artık istihdam yaratamıyor. 1990'ların başında 500 büyük kuruluşta çalışan sayısı 700 binleri bulmuştu, şimdi 500 binlere doğru indi. 13 yılda 200 bin istihdam azalması. Sanayide istihdam artışının çok ağır geliştiği dikkati çekiyor. 1989'da 500 içinde 410 olan özel kuruluşların 325 bin istihdamı varken, 2003'te kuruluş sayısı 476'ya çıkmasına karşılık çalışan sayısı ancak 399 bine yükselebilmiş. Bu durumuyla sanayi sektörünün Türkiye'nin istihdam sorununu çözmede motor görevi üstlenemeyeceği söylenebilir.
Kaynak nereden? Kayda değer bir istihdam artışı için, Türkiye'nin yeni bir krize girmeden büyümesini sürdürmesi, sanayinin kârlılığını daha artırması, başlayan yatırımların aynı hızla yıllarca devam etmesi gerekiyor. Bunun için de, yatırım ortamının iyileştirilmesi yanında bankaların ve sermaye piyasasının sanayiye ve yeni yatırımlara uzun vadeli kaynak yaratır duruma gelmesi şart. Tabii sanayi sektörünün de, bu kaynağı alacak, kredi kullanabilecek, halka açılabilecek koşulları sağlaması koşuluyla. Buradan da, yeni programın ana temalarından birinin banka reformunun tamamlanması olduğu ortaya çıkıyor. Yetmez, ekonomiye yeniden ve istikrarlı biçimde kaynak yaratabilmesi için sermaye piyasası da kapsamlı bir reforma tabi tutulmalı. Reel sektörün yapısal dönüşümü ve ekonominin kurtuluşu için, bu piyasa da üç yıllık programda yerini almalı.
Sonuç: "Verdin mi doyur, vurdun mu duyur" Türk Atasözü
|