Yeni düzen rekabeti korumalı sistemi yabancılaştırmamalı
Dün başladığımız bankacılık sektörü değerlendirmesine devam ediyoruz. Madem ki sektör ayıklandı, arındı, geride kalanlar sağlam, o zaman bankaların sahipliği konusunda sorun yok. Denetim zaten teknik bir iş. Buna kimsenin itirazı olamaz. Tek tek bankaların durumunu bilmek, riskini ölçmek ve gerekiyorsa önlem alınmasını istemek BDDK'nın hakkı. Ama hazırlanan Kredi Kuruluşları Taslağı büyük bölümüyle yapılacak yanlışlıkları, hızsızlıkları önleme ve cezalandırma üzerine oturmuş. Yeni düzenlemeler yapılırken, Taslak'ın tepki kanunu niteliğinden çıkartılmasında büyük yarar var. Çünkü düzenlemeler geriye değil, ileriye bakarak yapılmalı. Geçmişe ait olan sorunlar stoğu pekala geçici maddelerle de düzenlenebilir.
Rekabete açılması gereği Devletin bankacılık yaparken örnek olması gereği de var. Özel sektöre bankacılık yaptırırken gerekli denetlemeyi ve doğruyu yaptırması görevi. Ama bu da yetmiyor. Sektör aynı zamanda rekabete de açılmalı. Ekonomiye katkıları, uluslararası alanda Türkiye'nin rekabet gücü, hem kredi kullananın hem mevduat sahibinin azami yararı için bu rekabet şart.
Yabancı dengesi Bunu yaparken yabancılardan yararlanmak mümkün. Türk bankalarına da son yıllarda ilgi arttı. Halen iki banka yabancı ortaklık görüşmesini sürdürüyor. Bir banka da danışman aracılığıyla bu işi yürütüyor. Ama bankacılık sektörünün ağırlıklı olarak yabancıların eline geçmesi de herhalde istenmeyen bir durum. Çünkü bankalar, ekonominin ödemeler sisteminin, reel söktörün can damarı. Verdikleri kredilerle reel sektörü yönlendirebilen bankaların yabancı hakimiyetine girmesi, Türkiye ekonomisi için olumlu sonuçlar doğurmayabilir. Tamamen yabancıların hakim olduğu Galata Bankerleri'nin Osmanlı İmparatorluğu'na ve o zamanki ülke ekonomisine desteğinden çok kösteğinden bahsedilebilir. Ayrıca finansal sistemini yabancılara terketmiş ülke sayısı birkaçı geçmiyor.
Kamu bankaları Devlet bankacılıkta yeni bir düzen oturturken milli-yabancı banka dengesini de gözetmek zorunda. Belki de bu dengenin korunması isteğindendir, kamu bankalarının özelleştirmesi ağırdan alınıyor. Hatta şimdiye kadar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na alınmış en büyük banka Pamukbank'ın bir kamu bankasına, Halkbank'a devredilmesi, kamu bankalarının sektör içindeki payını güçlendirici bir gelişme. Ancak yerli-yabancı dengesi açısından bakıldığında yapılan iş anlamlı geliyor.
Çekim merkezi şartı Yaratılacak ortam, kurulacak düzen diğer ülkelerden bağımsız olamaz. Hatta o ülkelere göre daha iyi olmalı ki, Türkiye bir çekim merkezi olsun. En azından Türkiye'den para kaçmasın. Bankacılık işlemleri yurtdışına kaymasın. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülkede, para ve finansal işlemler, bankacılık hizmetleri daha iyi, daha güvenli, vergi düzeni daha elverişli neredeyse oraya kayabilir. Türk bankacılık sektörü 1999'dan bu yana büyüyemiyor. Çünkü, tasarruflar yurtdışına kayıyor. Reel sektör yurtiçinden kullandığı kredi kadar bir krediyi yurtdışından kullanıyor. Reel sektöre kredi kullandırmada yurtdışındaki bankalar Türkiye'deki bankalardan daha büyük.
Sonuç "En büyük zorluklar, onları aramağımız yerlerden çıkar" (Goethe)
|