Jöleli horozlar
Geçen hafta anlattığım ünlü tiyatrocumuz Erhan Yazıcıoğlu'nun, içki içen ve zamparalık yapan, başka kümesleri de ziyaret eden horozunun öyküsünü herkes okumuş. Hem evde hem Türkbükü'nde kıyamet kopmuş. Erhan'ın karısı Müge, "Tekzip edeceksin o yazıyı; ben horozuma benzemem, başkalarının kümesine girmem, tavuklarına göz dikmem" diyeceksin diye tutturmuş. Namus meraklısı, bir alt villadaki komşusu, "Horozunuz gece bizim kümese girip tavuklarımın ırzına geçti. Vurucam o horozu, namusumu temizleyeceğim" diye bağırıp duruyormuş. Horoz yazıdan sonra çok püpüler oldu. Fiyakası iyice artsın diye horoza jöle aldım, götürdüm. Türkbükü'ndeki bütün sosyetik horozlar akşam oldu mu, kafalarına yarım kilo jöle sürüp öyle dolaşmaya çıkıyor. Horoz niye modayı takip etmesin ki? Çook popüler oldu bizim horoz jöleyi de sürünce, mega popüler. Tavuklar kümeslerden kaçıp onu görmeye geliyorlar. Namus meraklısı komşu, tavuklar Erhan'ın kümesinin etrafında toplanınca "Dağılın lan kahpeler" diye havaya ateş ediyor çifteyle. Tabii adam sahildeki mayolu fıstıklara bakıyor akşama kadar, elini süremiyor, güneş de beyine geçince namus kumkuması kesiliyor. Horoz da durumdan şikayetçi; konuştum: "Ali ağbi, ben mazbut bir yerde yaşasaydım, böyle olur muydum? Doğru dürüst bir aile hayatım olurdu. Türkbükü'ndeyiz, herkes içiyor, ben de ortama uyuyorum. Herkesin gözü başkasının tavuğunda, haliyle ben de bozuldum. Sen de yazınca adım çıktı. Tabii ben bu kadar meşhur olunca, Erhan ağbi akşamları barlara inerken, şöhretimden yararlanmak için yanına beni de alıyor. Kafama jöle sürmeye başladığından beri çok bakılan bir horoz oldum haliyle. Beni gören fıstıklar da "Ay horozunuz ne şirin, Türkbükü'nün meşhur zampara horozu bu mu" diye yanaşıyorlar. Eh, dolayısıyla Erhan ağbiyle ahbaplığa başlıyorlar. Karısı, Müge abla bu duruma bozuluyor. Gece dönüyoruz, tavuklar kümeste dır dıra başlıyor. Neredeydin bu saate kadar, hangi orospularla sürttün tiripleri. Erhan ağbi iyice ilgi çekeyim diye, ad taktı bana; Kazanova, diye çağırıyor. Of, şöhret zor iş! Kaçıcam gidicem, dağbaşında bir kümeste yaşayacağım." Horoz dertli habire anlatıyor. Horozun durumunu Erhan'a ilettim. "Kazanova diye ad takmışsın; yanında gezdirip şöhretinden yararlanıp hanımlara sarkıyormuşsun" dedim, çok sinirlendi. "Vay deyyus, şöhret başına vurmuş. Ben daha genç bir horoz alıp, koyayım kümese, fiyakasını bozayım da görsün gününü" dedi. Dediğini de yaptı. Ama hiç iyi olmadı. Ortalık kan gölüne döndü. Genç horoz kümese gelince bizim Kazanova, "Hoşgeldin birader" filan yapmış, sonra da demiş ki "Tavukların hepsi peşimde. Ben bıktım, hepsi senin olsun ama şu benim benekli tavuğa dokunma" demiş. Genç horoz da "Hadi lan moruk, senin yahni olma zamanın geldi. Benim işime gaganı sokma" diyesiymiş. Kazanova da "Tamam biraber şu aşağıdaki villaya kadar yarışalım. Sen kazanırsan ben kümesi terk ederim; ama 3 metre avans ver." Genç horoz da "Tamam lan moruk" demiş. Yarış başlamış, genç horoz yaşlı horozu kovalıyor. Kazanova, namus kumkumasının evine doğru seyirtiyor. Genç horoz da peşinde. Güüm... Çifte patlıyor. Genç horoz, kanlar içinde yerde. Namus bekçisi komşu bağırıyor. "Lan buraların iyice çivisi çıktı. Ulan horoz dediğin tavuk kovalar, bu horozun peşinden koşuyor. Eşcinsel deyyus. Vurdum, temizledim köyün namusunu." Erhan'la komşu birbirlerine girdiler. Baktım Kazanova, kenarda kıs kıs gülüyor. Kart horoz yedi genç horozun başını tabii... Her şeyi planlamış. Şimdi bizim köyün horozu akşam oldu mu, jölesini sürüp, büyük şehirden gelmiş jölelilerle barlarda boy gösteriyor. Gelirseniz tanıştırırım, bekarsanız size kıyak çeker, güzel kızlarla tanıştırır belki...
|