Lüküs hayat
Bodrum'a gelin. Bodrum'da hayat bedava... Her şey sudan ucuz... Hatta beleş. Önce Bodrum'a gelme parasını denkleştirmeniz gerekiyor. Artık onu ayarlarsınız canım. Siz bence dönüş parasını da sağlama alın. Bir uçak ya da otobüs bileti ya da arabanız varsa benzin parası... Olmadı oto-stop, artık herhangi bir şekilde kendinizi atın Bodrum'a... "Ailecek nasıl oto-stop yapacağız?" demeyin. Kamyonlar ne güne duruyor? Yükten çok insan taşır yazın kamyonlarımız... Toplu katliam kamyonları vızır vızır.
EV DERDİ YOK Gelmeden Bodrum'da evi olan ahbapları, teknesi olan arkadaşların hatırları sorulup ne zaman orada olacaklarını öğrenip, tatilinizi denk düşürürsünüz. Böylece kalacak yer sorununuz ortadan kalkar. En iyi yazlık ev arkadaş, akraba evi; en iyi tekne arkadaş teknesidir; prensibimi benimsemekte yarar vardır. Zaten Bodrum'daki evlerin, teknelerin yüzde 90'ı boş duruyor. Görüyorsunuz kalacak yer parası sorun değil. İstediğiniz yerde yüzebilir, piknik yapabilir, 'kendin pişir kendin ye' takılabilir, hatta kıyılara kadar inen ormanları da yakabilirsiniz isterseniz. Ormanlar kimin? Devletin. Devlet kim? Sizin babanız. Adı üstünde, Devlet baba... Ormanlar kıyılar babanızın malı yani. Kim karışabilir? İsterseniz kirletirsiniz. İsterseniz yakarsınız. Gündüzleri plajlar midyeci, simitçi, sucu, mısırcı, bademci, kiralık şemsiyeci dolu... Getirin iki şemsiye. Birinin gölgesine yatarsınız; ötekini kiralarsınız; öğlen yemeği paranızı çıkarırsınız. Gördünüz mü bedava. Akşam yemekleriniz hiç sorun olmaz. Her gün açılış var. Düğünler var. Yemekli içkili açılışlar. Yeni restoranların, diskoların, barların açılışları... Bodrum'da dükkanlar habire el değiştirdiği için açılışlar bitmek bilmiyor. Kalabalık gördüğünüz gürültülü her yere dalın. O bir açılıştır. O gün yemek içmek bedava. Ayrıca her akşam düğünler oluyor. Oh, git ye iç, oyna. Oğlan tarafı sorarsa "kız tarafının davetlisiyiz" dersiniz. Kız tarafı sorarsa "damadın akrabasıyız" dersiniz. Oh, ye iç gül oyna... Çalkala yavrum çalkala... Ayrıca nişanlar var. Sünnetler var. Canınız helva çekerse ölü evlerini ziyaret edersiniz. Hepsi bedava! Bodrum gürültünün başkenti olduğu için geceleri de bol bol tepinirsiniz. Tatilde oturacak değilsiniz ya! Bodrum'un arkeolojik kalıntıları, müzesi, kalesi, sualtı müzesi, antik tiyatrosu var ama... Herhalde tatilinizde buralarda zaman yitirecek kadar kıro değilsiniz. Aman plajda kitap mitap okumayın. Başınıza güneş geçer. Canım Bodrum'un tamamı diskokent; oynayıverirsiniz yollarda, sokaklarda... Burada "gürültü yapmayan fark edilmez" prensibinden yola çıkılarak iş yapıldığı için yakında avukatlar, mimarlar, bakkallar, eczacılar da müzik yayınına başlayacak.
AİLECE OYNANIR Giriyorsun sokağın bir ucundan, başlıyorsun oynamaya. Diskonun önünden geçiyorsun. Ohh ailecek kıvırarak geziyorsunuz. İki adım sonra türkü kafenin önüne gelmişsin. Bırak kendini Anadolu ezgilerine... Bir bakıyorsun türkü çığırıp halay çekerek ilerliyorsunuz. Oh, Silifke'nin yoğurdu, kız seni kimler yoğurdu. Yandan yavrum... Oh yandan oğlum yandan... Ana n'oluyor lan bize, diye yamuk yürümeye başladık? Eh rap çalan diskonun önünden geçiyorsunuz. Sonra yollarda bir sürü şöhret dolaşıyor. Her taraf çiçek dolu... Kopar, yol, ver ünlülere. İstanbul'da olsan tonla para vereceksin çiçekçilere... Sonra geceleri İstanbul'un havai fişeklerini aratmayacak orman yangınlarımız var. Otur seyret, bedava. Toplanın koşun gelin Bodrum'a. Böyle avantadan lavanta tatil kaçırılır mı? Ama madem geldiniz, giderken Bodrumlular'ın bir sorusu var, zahmet olmazsa onu da yanıtlayıverin. Diyorlar ki "Bu iş yapacağız diye gelenlerin, misafiriz diye gelenlerin Bodrum'a taammüden ettiklerini biz onların yaşadığı yerlere gidip yapsak bize ne ceza keserler? Hele sor bakalım bi yol" diyorlar. Benden iletmesi...
|