| |
Bir krizin perde arkası
Paris'te Başbakan Erdoğan, Fransa ile İsrail arasında öyle bir krize tanık oldu ki, Türkiye-İsrail gerginliği yanında "Aşıklar atışması" gibi kalır. Fransa'da Yahudi karşıtı olaylarda son zamanlarda ciddi bir artış gözleniyor. Örneğin bu yılın ilk yarısındaki olay sayısı, geçen yılın toplamından fazla. İsrail Başbakanı Ariel Şaron, bu ortamı fırsat bildi ve 18 Temmuz'da Kudüs'te ABD'deki Musevi örgütleri (Hiç kuşkusuz dünyanın en güçlü lobisi) temsilcileriyle yaptığı toplantıda, "Fransa'da zincirini koparmış, vahşi bir Yahudi düşmanlığı fırtınasının estiğini" söyledi, "Bu ülkedeki Yahudiler'in bir tekinin bile kendini güvende hissetmesi mümkün değil" dedi ve ekledi: "Fransa'daki Yahudiler; Alya zamanı geldi" "Alya" İbranice'de "Vaat Edilmiş Topraklar'a dönüş" anlamına geliyor.
Chirac'ın gazabı Şaron'un paldır-küldür üslupla yaptığı çağrı, Fransa'da ırkçılığa, Yahudi karşıtlığına ve yabancı düşmanlığına karşı "Ulusal silkiniş" kampanyası başlatan Cumhurbaşkanı Chirac'ı müthiş öfkelendirdi. Hemen Şaron'a nota gönderdi: "Sizi Fransa'da istemiyoruz. Sakın gelmeye kalkmayın" Şaron'un birçok kez ertelenen Fransa gezisinin tarihinin önümüzdeki hafta belli olması bekleniyordu. Peki, Şaron bu çıkışı neden yaptı? İki gerekçe sayılıyor. Birincisi, Fransa'nın Arap yanlısı olması nedeniyle (Dışişleri Bakanı Michel Barnier'in 30 Haziran'da Ramallah'ı ziyaret edip Arafat'la görüşmesini İsrail bunun son mesajı olarak algıladı) Ortadoğu sorununun çözümünde AB'yi devre dışı bırakmak. İkincisi daha önemli: Fransa'daki Museviler'in İsrail'e göçünü hızlandırmak. Çünkü İsrail'in dünyanın her yerindeki Yahudiler'e şiddetle ihtiyacı var. Ülkenin 6 milyon dolayındaki nüfusunun yüzde 20'sini Araplar oluşturuyor. İsrail'in tanınmış sınırları, yani 1967'de işgal ettiği topraklar dışındaki bölümünde yaşayan ve İsrail vatandaşı olan Araplar'ı kastediyoruz, işgal altındaki topraklardaki Arap nüfusu değil. Şaron başta olmak üzere İsrail yöneticilerini asıl korkutan neden ise, Arap vatandaşlarda doğurganlık yüksek oranda seyrederken, Yahudiler'in çocuk yapmaya pek hevesli olmamaları. Bu da uzak olmayan bir gelecekte, örneğin 2010-2020 aralığında Arap kökenlilerin toplam nüfusta yüzde 40'lara ulaşması demek. Çözüm? "Diaspora"yı vatana çekmek. İsrail'i bugüne kadar besleyen en önemli nüfus kaynağı Rusya ve Doğu Avrupa (AB'ye girdikleri için, ayıp olmasın, "eski" diyelim) ülkeleriydi. Ancak göçen göçtü, diğerleri başka ülkelere dağıldı ve oralarda artık ciddi bir Yahudi nüfusu yok.
Şaron'un yaz çıkışı Geriye iki seçenek kaldı: ABD ve Fransa. (Not: Türkiye'deki Musevi cemaati 25 bin kişi dolaylarında...) ABD'nin 290 milyon dolaylarındaki nüfusunun yüzde 3'ünü oluşturan Yahudiler'in "Vaat Edilmiş Topraklar"a pek özlemleri yok, yılda ancak 2 bin kadarı "dön" çağrısına uyuyor. Fransa ise 575 bini aşkın Yahudi nüfusuyla Şaron'un gözünde en önemli potansiyel. Ne var ki, oradaki Museviler de isteksiz: 2002'de 2.566 kişi göç etti, 2003'te 2.313 kişi. Bu yıl da ciddi bir değişiklik yok. Şaron işte bu eğilimi körüklemek için Fransa'daki Yahudiler'in korkularını kamçılamayı denedi. Bir soru daha: Neden Temmuz ortasında bu çıkışı yaptı? Cevap: İstatistiklere göre, Fransa'daki Yahudiler en çok yaz aylarında İsrail'e göç ediyorlar. Nüfusun günümüzdeki stratejik önemini ve Türkiye'nin önündeki "Fırsat penceresi"ni de yarın anlatalım.
|