| |
Bir lidere veda yazısı
Son dakikada kendine ve değerli eşine özgü o kurultay sürprizlerinden birini daha yapmazsa, Bülent Ecevit bugün DSP Genel Başkanlığı'ndan ayrılıyor ve neredeyse yarım yüzyıla ulaşan aktif siyaset yaşamını noktalıyor. İhtiyat payı bırakmamızın, ayranı üfleyerek içmemizin nedeni, geçmişte birçok kez sütten ağzımızın yanmış olması... Ecevit, siyaset tarihimize, Cumhuriyet döneminin ilk ve en önemli sosyal demokrat lideri olarak geçecek. Ama teorik olarak sosyal demokrat.
Altı Ok, Ak Güvercin Çünkü onun 1960'ların sonundaki CHP Genel Sekreterliği'nden bugünlere uzanan geniş zaman diliminin (dile kolay, en az iki kuşak) bilançosuna bakıldığında, söyleminin sosyal demokrat, icraatlarının merkez sağ etiketli olduğu çok açık bir şekilde görülüyor. Biraz acımasız ama gerçekçi ifade kullanmak gerekirse, Ecevit sol gösterip sağ vurdu. Hem de en okkalısından. Hatırlarım; 30 yıl önce bugünlerde Anadolu'nun tüm dağlarında, taşlarında "Karaoğlan" yazıyordu. "Karaoğlan" ile "Ak günler"in geleceği vaat ediliyordu. Kara'nın hayatımızı nasıl Ak'laştıracağını kimse sormuyordu. Nitekim ağartmak bir yana, daha da kararttı.. Türk halkı İkinci Dünya Savaşı yıllarında bile görmediği yokluğu, kıtlığı 1970'lerin sonlarında onun iktidarında yaşadı. İnsanlar bir paket yağ, bir kilo şeker, bir litre benzin için ucu bucağı görünmeyen kuyruklarda sabahladılar. Topluma zenginlik, mutluluk, adil bölüşüm vaat etti. Türkiye zincirini koparmış enflasyonla onun Altı Ok'lu ilk iktidarında tanıştı, tarihinin en ağır ekonomik kriziyle de Ak Güvercin'li son iktidarında. İlk iktidarında milyonların umutlarını yok etti, son iktidarında ise birikimlerini, işlerini-güçlerini. IMF'nin aşımıza ortak olması onun eseridir. Kendini Atatürk'ün mirası laikliğin en yılmaz, en kararlı, en ödün vermez bekçisi ilan etti. Sonra dini, siyasetinin merkezi yapan partiyi iktidara taşıdı. Yurdun her yerinde mantar gibi imam-hatip okulları bitmesi "Tarihi uzlaşma" diye yutturulan işte o tuhaf koalisyonun yarattığı ortamla başladı. Şimdi devlet kadrolarını dolduranlar o okulların ürünleridir...
Türkeş'ten Bahçeli'ye İlk iktidarında Alparslan Türkeş'le el sıkışmayı reddetmesi yüzünden sokaklarda oluk oluk kan aktı, mezarlıklar genç ölülerle doldu. Türkeş'in halefi Devlet Bahçeli ise son iktidarında en sağlam, en güvendiği ortağı oldu. Ve de siyasetteki son günlerinin en vefalı dostu. Partisinde, affedersiniz partilerinde farklı sol görüşlere asla yeşerme imkanı vermedi. Şiirlerinde "El ele sevgiyi büyüttüğü" eşiyle, siyasette el ele solu küçülttü, parçaladı. Günümüzün bölük pörçük solu onun armağanıdır. Kaderin cilvesi; veda kurultayını bile sağ siyaset ve sendikacılığın simge isimlerinden Mustafa Özbek'in adını taşıyan salonda yapıyor. Herhalde her perdesi böylesine dolu ve katlanılmaz bir trajedi Shakespeare'in bile hayal gücüne sığmazdı. İşte o trajedinin kahramanı, en az iki kuşağın umutlarını acıya, hayallerini kâbusa, ideallerini çileye dönüştüren siyasetçi nihayet köşe- sine çekiliyor. Olan bize ve bizden sonraki kuşağa oldu. Bir serabın peşinde en değerli yıllarımız yok olup gitti. Olan Türk soluna oldu; ucunda ışık görünmeyen bir tünelde yalpalayıp duruyor. Olan Türk halkına oldu; alternatifsizlikten ve çaresizlikten 30-40 yıl önce akla hayale gelmeyecek seçeneklere sarılıyor. Ben Ecevit'e hakkımı helal etmiyorum. Eden varsa buyursun.
|