| |
Öldürülen tiyatrocunun eşi: "Bana hayatı öğretip öldü!.."
Cinayet kurbanı tiyatrocu İsmail Hakkı Sunat'ın kendisi gibi oyuncu olan eşi Deniz Uğur, "Kocam 'yaz başında buralar (Bolayır) tenha olur. Ben çekimlerdeyken sen ve oğlumuz korkmayın' deyip kurusıkı tabancayı bana almıştı" diye konuştu.
Yüzünü görmeye, sesini duymaya gözüm kulağım zor gitti Deniz kızın. O dünyalar güzeli karı-kocadan, o herkeslere örnek mutluluktan geriye esen bir hüzün yeli, acımtrak bir geçmiş zaman tadı kalmıştı çünkü. "Ben bu kızın karşısına nasıl çıkar, ne sorar, ne derim ki?" dedim ve yüreğim ayaklarımı itip geri geriye sürdü epey saat.
Ekipten arkadaşlar Sonra böylesi bir günde; "Arayıp sormamak, elemi paylaşmamak, bir arzusu, isteği, bir diyeceği var mıdır sormamak olmaz" dedim içime. Gayret geldi, cesaret geldi, buldum, sordum sonunda. Savaş Ay: Deniz'im. Güzel kızım. Güzel kardeşim bağışla beni... Deniz Sunat: O ne söz abi? Ben de teşekkür etmek için yolunu gözlüyordum. Olayın başından beri senin ekipten arkadaşlar buralarda. Bir kez olsun incitmediler hiçbirimizi. Hep saygılı, zarif davrandılar.
Bizim huyumuz bu S.A: Sen sağ ol Denizim. Evladının ömrü uzun ola mutlu ola... D.S: Abi sen tecrübelisin çok. İnsan sarrafısın hem de. Kimlerin hangi nedenlerle, hangi zamanlarda kamera karşısında olmak isteyip, kimlerin olmak istemediğini ve bunların nedenlerini en iyi ayırt edebilecek birisin. Bizi bilirisin. Biz 'öbür türlü' yaşayan insanlardandık. Fiyakamız, parlamamız, işimizin ürettiklerimizin dışında, mesleğimizin ve sanat muhabbetlerinin dışında konularla alıp veremediğimiz, laf yetiştirme huylarımız yoktur bilirsin.
Herkesler bilmeli Fakat inandığım bir gazeteci olarak size tabii ki her şeyi anlatmak isterim. Bilinmesi gereken çok şey var. Bunların bilinmesini senin kaleminden kamuoyuna nakledilmesini isterim çünkü. S. A: Nasıl yani olayın bizim bildiğimizin dışında bir gelişmesi mi var? D.S: Bu planlanmış, tuzak kurup hazırlanmış bir cinayet! S.A: Bunlar çok ciddi iddalar Deniz. Yani teamüden olan bir olay diye söylüyorsun sen şimdi bunu. D.S: Bundan herkes emin olsun. S.A: Bunu neye dayanarak söylüyorsun peki Deniz? D.S: Evveliyatı var bu olayın. Çünkü; hepsini bir bir anlatacağım. Sadece kafamı toplamak için biraz zamana ihtiyacım var.
Kurusıkı kimin için? S.A: Peki kurusıkı tabanca bulundurmak niyeydi Deniz? Nasıl oldu da gelip evden alıp bununla gitti tekrar komşu eve? D.S: Özellikle sezon başı geldiğimiz zamanlarda buralar çok tenha oluyor. Eşimin İstanbul'da işi, çekimi olduğu zamanlarda ben burada yalnız kalıyorum. Mantar tabancası gibi bir şey zaten o. Yani ben yalnızken bir şey olursa caydırıcı olsun diye bana alınmıştı o. Yeni alıp getirmişti zaten. S.A: Hay Allah... D.S: Burada hırsızlık olayları da çok oluyor. Bir anlamda psikolojik bir destek işte. Böyle bir şeyi, yani o sadece ses çıkartan oyuncak tabancayı bile ateşlememiş ki. Ama bu tamamen planlı. Onu tahrik ettiler. Nasıl tahrik edeceklerini çok iyi biliyorlardı ve becerdiler. Bu çok uzun zamana dayanan bir mevzuu.
En umutsuz koşullarda S.A: Çocuk nerede şimdi Deniz? Farkında mı olup bitenin?.. D.S: Bütün burada olanlara tanık olmasın diye yolladım onu İstanbul'a. Geleceğim ve alıştıra alıştıra söyleyeceğim ki şok olmasın. Yumuşak geçiş yapacağım ki travma yaşamasın. S.A: Seni çok metin gördüm Deniz. İnan ki beklemiyorum bu kadarını. D.S: Tabiiki öyle olacağım. Çünkü ben İsmail Hakkı Sunat'ın eşiyim. O sağlam bir adamdı. Sizin o programlarda, yazılarınızda hep sözünü ettiğiniz gerçek delikanlılardandı o. Bana yaşamın her zorluğuna karşı ayakta kalabilmeyi, en kötü, en umutsuz koşullarda bile nasıl yaşamam gerektiğini öğretti. Bir gün ben ansızın yiter gidersem işte böyle böyle yapmalısın derdi. Bir anlamda vasiyetiydi onun. Böyle metin olmam, böyle yıkılmamam onun vasiyeti için. Biliyor musun abi, sanki bir şeylerin kötüye gidebileceği içine doğmuştu da böyle hazırlamıştı beni zor koşullara.
Nedir bu cinnet?.. S.A: Siz pırıl pırıl iki genç sanatçıydınız. O ne yazık ki çok zamansız çok acı biçimde gitti aramızdan. Bu silahlar, bu kurşunlar, kanlar nedir? Bireysel silahlanma cinneti nedir? Bir sanatçı, aydın bir insan olarak nedir tavrın, lafın Deniz? D.S: Buna karşı çıkmak, silahlara karşı konuşmak söz söylemek boş. Çünkü bunların söylenmesiyle bu silahlar hiçbir zaman susmayacak hiçbir zaman olmayacak bu. Bunlar için savaşlar çıkıyor, bunun için insanlar ölüyor. Birileri bunlardan kâr elde ediyor. Bunları herkes biliyor. Bunlar hergün her an her yerde yazılıyor, çiziliyor ama kötülüğün iyilikten daha fazla olduğu bir dünyada bunun değişeceğine inanmıyorum. Böyle bir ümidim yok. Söyleyeceğim şey bu olabilir.
Misyonum büyük!.. Yani ben hayalperest biri değilim. Benim canımı aldılar. Bu yüzden bu dünyadaki zamanımı doldurucağım. Çocuğumu büyütmek gibi bir misyonum var benim şimdi. Onu yetiştirmek, güçlü kılmak, kimsenin ezemeyeceği biçimde hayata hazırlamak gibi görevim var. Bütün bunları eksiksiz yerine getireceğim. Ve sonunda canıma, Sunatım'a kavuşacağım. Söyleyebileceğim her şey bu. Çok teşekkür ederim ki aradın, sordun, derdimi paylaştın abi. S.A: Seni gerçekten kutluyorum. Bunca metin, direngen, sağlam durabildiğin için Deniz. D.S: Tabi ki öyle olacağım abi. Dedim ya ayakta nasıl durmam gerektiğini bana eşim öğretti.
|