| |
NATO zirvesi ve zeka soruları
Bunalanlar için kamu hizmeti olsun diye bugün NATO zirvesinin en zeka zorlayıcı sorularına girişeceğim. Cumhurbaşkanı Sezer ile Başkan Bush'un birbirlerini niçin bu kadar sevdiklerini ben çözemedim. Sayın Sezer ile George Bush, birbiriyle hiç uyuşmayan iki kültürden geliyorlar, hayatlarında daha önce bir defa bile görüşmemişler; Bush, kırları, çayırları seven, köpek besleyen Teksas'lı bir kovboy, Sezer ise hukuk eğitimi sebebiyle ağırlaştıkça ağırlaşmış okkalı bir Anadolu bürokratı... Aralarından su sızmayacak bu sevgi selini nasıl tesis ettiler çözemedim. İkinci muamma ise şu: Dünyayı yöneten bu koca koca adamlar, karşı karşıya geldiklerinde, birbirlerine sarılıyorlar, şahane iltifatlarda bulunuyorlar, sanırsınız ki 40 yıllık dostlar, fakat iş bir konuyu kesin olarak bitirmeye, çözmeye geldiğinde, ağızlarını bıçak açmıyor, yalan üstüne yalan uyduruyorlar. Bütün Avrupa ve Amerika buraya zirveye gelmiş, istesen adamları böyle toplayamazsın, bizimkiler de fırsat bu fırsat, "PKK konusunu" masaya koyuyorlar ama kimseden çıt çıkmıyor. Peki, bu ülkelerin ekseriyeti PKK'yı "terör örgütü" olarak nitelediği halde bu "kıvırtmaçlığın" esbab-ı mucibesi ne ola ki? Bunu da çözemedim.
Model ülke olayı Öte taraftan... Başkan Bush, Türkiye için, "İslam alemine model olacak ülke" diyor. Fakat bizimkiler buna karşı çıkıyorlar: "Hayır biz model değiliz. Kimseye model de olmak istemiyoruz!" İyi de, farzı misal, bu söylemlerden ilham alan herhangi bir şark memleketi, Türkiye'yi kendine model almaya kalkacak olsa ne yapacaksın? Veya Libya, Cezayir, Fas falan dese ki, "Türkiye doğru yolda gidiyor, biz de onların yolunu izleyeceğiz", o vakit ne diyeceksiniz? Hayır kardeşim, siz bizim yolumuzdan gidemezsiniz, mi diyeceksiniz? Laik, demokratik medeniyet yolu bizim babamızın yolu mu? Bu arada... NATO Vadisi olarak nitelenen, bilmem kaç kilometrekarelik İstanbul parçasını, aradan sineklerin bile geçemeyeceği bir yoğunlukla çevirmek için gerekli olan bariyerler nereden nasıl bulundu, bunu çok merak ediyorum. Ne zaman yaptınız, nerden getirdiniz, nasıl sıraladınız, hayret doğrusu! Yasak bölge, dediğiniz öyle küçük bir köy değil ki, iki çıkış, üç giriş yönünü kapatıp, işi bitiresin... Havalimanından başlıyor, sahil yolu boyunca devam ediyor, Beşiktaş'a kadar dayanıyor. Yaklaşık 15 kilometrelik bir mesafe... Buna, Şişli'yi, Maçka'yı, Yıldız, Çırağan ve Dolmabahçe'yi ekleyin, öyle düşünün... Netice itibariyle, bu kadar bariyeri bulup tam da yerli yerina oturtmak bence büyük bir başarıydı.
Yoldaşların pası gitti Son olarak, muhtelif sivil toplum örgütleri ve değişik grupların oluşturduğu Kadıköy'deki 40 bin kişilik NATO karşıtı kitleyi, ciddiye almayıp, ille de Avrupa yakasında, "tek başlarına" eylem koymaya kalkışan 2 bin kişilik radikal solcuların arabaları ters çevirip cam ve çerçeveleri indirmeleri ve polisten aslanlar gibi dayak yemeleri, halkta devrim heyecanı yarattı. Kitleler, bu eylemleri görüp, "ot gibi yaşadıklarından" utanç duydular, yerin dibine girdiler. Takriben 40 yıl sonra yapılacak müteakip NATO zirvesinde artık devrim ateşi kesin olarak tutuşturulacaktır.
|