| |
Normale döndük
Gazeteler, müjdeli haberi şöyle verdi: "İstanbul'da hayat normale döndü." NATO buradayken anormaldi de, şimdi normale dönmüşüz. Hangi normale döndük? Tabii ki bizim normalimize... Her gün 4 milyon kişinin şehir içi ulaşıma katıldığı İstanbul'da taşımanın yüzde 95'i hâlâ otobüs ve minibüslerle yapılıyor. Normal dedikleri budur! Temiz serin bir metro vagonunda, gazetemizi veya dergimizi okuyarak, tanımadığımız yolcularla bile günaydınlaşıp 15 dakikada işyerine gitmek, bizim normallerimizden değildir, otobüslerde kan ter içinde saatlerce sürünmek varken... Eylül ayı dahil uçak rezervasyonları hınca hınç dolu... Sen de yaptır bir rezervasyon ama yanki binersin yanki binemezsin. Çünkü faili meçhul bizim normalimizdir. Etiler barlarında, her gece sabahlara kadar tepinip, kazan gibi olmuş kafayla eve dönmeyi eğlence zanneden görgüsüzlerle; açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında sıkışmış milyonlarca varoş insanın ortasında kalmış normal İstanbullu'nun, iki ayda bir çıkartılan suni problemlerle "tartışma manyağına" çevrilmesi de bizim normalimiz... Bizim belli başlı normallerimizden biri de şudur ki... Bir kısım laikçimizin "madem onlar üniversitelere türbanla gitmek istiyor biz de mayoyla gidelim" şeklinde babalanması ile Güzelce sahillerinde haşema denilen uzun deniz donları ile güneşlenen ticani kılıklı adamların, "İnsan haklarına saygı icabı kadının burka giymesi de mümkündür" biçiminde efelenmesi, ülkenin stratejik çıkarlarına büyük katkılarda bulunmaktadır. Bütün bunların, normal insanlarda yarattığı şeriat korkusu ile darbe korkusunu tam olarak ölçecek ve hangisinin ağır bastığını gösterecek bir alet de henüz keşfedilmediğinden, herkesin kendi korkularına göre bir dünya yaratıp, ona göre fikirler oluşturması da bizim normallerimizden biridir. Bir başka normalimiz de kuşkusuz, kendi görüşümüzde olmayan insanlardan ciddi biçimde şüphelenmek ve kaleme sarılıp tehdit yoluna başvurmaktır. "Bak bir daha böyle bir şey savunursan kendin bilirsin ha!" Bu itibarla, demokrasiye, laisizme, kişi hak ve özgürlüklerine, anayasal vatandaşlık rejimine, hukukun tam üstünlüğüne, devlet ile bireyin eşit haklar prensibine inanmış insanların, milliyetçi faşizm ile İslamcı faşizm tarafından sürekli sigaya çekilmeye çalışılması da normalimiz olmaktadır. Ekonomiyi konuşmak yerine sürekli siyaseti ve ideolojiyi ırgalamak; hoşgörü yerine farklı görüştekilerin Taksim'de sallandırılmasını savunmak; saygı yerine "sevmeyi veya nefret etmeyi" tercih etmek; haklı olarak Bush'a tepki gösterirken, tutup bir Amerikan başkanını Bin ladin ile aynı kefeye koyacak kadar işin suyunu çıkartmak gibi müstesna alışkanlıklar da bizim normallerimiz arasındadır. 20 milyon sigortasız; 10 milyona yakın yeşil kartlı; ay sonunu getiremeyen emekli, dul, yetim; bir iş bulabilmişlerse bile çalıştıkları yerdeki varlıkları amirlerinin iki dudağı arasına sıkışmış çalışanlar; irili ufaklı mafyalar, mafyacıklar, çeteler, çetecikler... İşte bizim normallerimiz... NATO gitti, normele döndük. Cemi cümlemize hayırlı uğurlu olsun!..
|