| |
Başörtüsüyle de gidilemiyor mu?
Gündemin cılkını çıkarmakta herhalde bizim üzerimize bir millet daha bulunamaz. Çünkü, "halktan kopukluk" bizim yakamıza Tanzimat'tan beri tebelleş olmuş bir hastalık. Tipik "İstanbul aydını" sendromları yaşıyoruz. Kendin pişir kendin ye misali, kendin söyle, kendin dinle... Günlerden beri, bir NATO geyiğidir gitmekte ki, vallahi billahi öğürecek hale geldik. Yollar kapalı abicim Birkaç "ağır yazar", tam bir "inkıbaz" durumunda, NATO zirvesinin arka planını okumaya çalışıyor kan ter içinde... Bu arada, lütfen telefon açıp da "inkıbaz ne manaya geliyor" diye sormayın, hani 8-10 yıl önce gazetelerin okuyucuya dağıtmak için birbirini çiğnediği ansiklopediler var ya, hala evinizde bir yerlerde duruyorsa açın bir zahmet bakın, fakat ansiklopedisi olmayanlar için söyleyim, kabızlık anlamına gelir. Yazar tayfasının öteki kısmı, NATO zirvesinin magazin kısmına daldı, günü kurtarıyor, şimdi benim yaptığım gibi... "Ağır" yazarlık da ağır bir durum çünkü... Yahu o neydi öyle, "üç gün kapalı kalacak yollar" yıpratması? Hele televizyonlarda, kimsenin bir şey anlamayacağı grafikler, haritalar üzerinde, eline çomak tutuşturulmuş mayasıllı tipler saatlerce kapalı yolları anlattılar. Nihayet İstanbul'da kapanacak bir kaç ana arterden ve onlara bağlı ara sokaklardan söz ediyorlar, tam bir "anlamaz bu hırdavat sürüsü, biraz daha anlatalım" zihniyetiyle saatlerce kapalı yolları açıklıyorlar. Televizyon binalarının penceresinden kafalarını çıkarıp dışarı baksalar, İstanbullu'nun daha cuma gününden şehirden voltaladığını görebilirlerdi oysa... Millet çoktan kaçmış, bunlar ahaliye kapalı yolları anlatıyorlar. Vatandaşı öküz yerine koydukları için yedikleri küfürün bini bi para onu bilmiyorlar ama... Daha Çapa'nın önündeki belediye otobüsünde, gelmiş geçmiş en becerikli(!) devrimci örgütümüz DHKP-C'nin yanlışlıkla patlattığı bombanın ertesinde İstanbullu kararını vermişti ve sahadan çekilmişti. Nitekim, aynı örgütün aynı yüksek becerisi ve mücadele stratejisi sebebiyle F tipi cezaevlerinde ölüm oruçlarından canına kıyılan insan sayısı 114'ü buldu, yanlışlıkla patlayan bombalar yüzünden havaya uçan devrimci kızlarımız, masum vatandaşlarımız hariç... Başörtüsü takıp giderdim Yeri gelmişken, "emekli bir devrimci" olarak DHKP-C'ye naçizane bir tavsiyede bulunayım, bu çizgiyle giderlerse ölüme gönderecek militanları kalmayacaktır, bunu da bilsinler. Şunu anlatmaya çalışıyorum ki, halkın duyargaları kuvvetlidir. Neyin nereden geleceğini genellikle hisseder ve bazen böyle kollektif davranışlara girer. İstanbullu için, NATO bahane tatil şahane oldu. Bizimkiler de, "yol geyiği" bitince, NATO magazinine sarıldılar. Liderlerin giydikleri, yedikleri, içtikleri vesaire birinci plana çıktı. Böylesi "halkı sinirlendirmekten" çok daha iyidir, herkese bravo... Hoş karşılamadığım bir şey daha var: Başbakan Erdoğan'ın, evsahibi olarak Sezer'in verdiği yemeğe yalnız başına katılması, hoş değil... Ayıp da üstelik. Emine hanımın evde birikmiş ütüsü vardı da o yüzden mi davete gidemedi?.. İnadım inat, Emine hanım bu saatten sonra türbanını çıkartmaz. Cumhurbaşkanlığı da türbana geçit vermez. Eh, Erdoğan da başbakanlıktan vazgeçmeyeceğine göre, ne olacak? Ben olsam Emine hanımın yerine, başörtüsü takıp giderdim yemeğe!.. Tahmin ediyordum ki çok da yakışırdı... Yoksa başörtüsü de mi yasak?..
|