| |
|
|
'Deniz mesi' şart
Bilirsiniz: Günde beş vakit namaz kılan yaşlılar, ayakları kirlenmesin diye 'mes' denilen, ince, patik tipi ayakkabılardan giyer. Ege ve Akdeniz kıyılarında da 'deniz mesi' diyeceğim lastik, deniz ayakkabıları gerekiyor. En azından benim gibiler için... Kimileri taş, kaya dinlemez atlaya zıplaya denize doğru koşturur... Faşada fuşada suya atlar. Bazısı küçük, ağır adımlarla ilerler. Her adımda su bileklerinden, dizine doğru yükselir. Sonra kendini denizin kucağına bırakır. İki tür de bana uymuyor. * Bir kere taşlara basarak denize girmekten nefret ediyorum. Onlara adım atar atmaz, gecenin karanlığında kamyon farı görmüş tavşanlar gibi kalakalıyorum. * İkincisi... Suya yavaş yavaş girmek taa ilkokuldan beri sevmediğim bir şey. Hele deniz biraz serinse... Birden vücudumun tüyleri diken diken oluyor, yolunmuş tavuğu andırıyorum. Burada önemli olan suyun soğukluğu değil. Hatta insanı kendine getiren, biraz serin denizleri severim. Ama o ağır ağır ilerlemek yok mu? Sinir! İsterim ki yüksekçe bir yerden, mesela iskeleden cup diye atlayayım. Hadi iskeleden vazgeçtik. Ama bu taşkaya meselesi ciddi. Çaresiz deniz mesi alacağız. Bu tür ayakkabıların ucuzları ve pahalıları var. Sonuçta ikisi de ayakları koruyor. Eğer siz de taşlı kıyılardan denize girmekten hoşlanmıyorsanız, kesenize uygun bir tane edinip tatile öyle çıkın.
|