| |
'Bari portakalımı yesem'
Bugün cumartesi. Hafta sonu. Birçok kişi için dinlenme ve eğlence günü. Eğer 'hüzün müzün' istemem diyorsanız bu yazıyı atlayın... Geçen gün sözünü etmiştim. Tatilde okumakta olduğum kitaplardan biri de ABD'li emekli yarbay, araştırmacı, tarihçi Edward J. Erickson'un kaleme aldığı "Size Ölmeyi Emrediyorum: Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Ordusu". Kitabın en önemli özelliği, Osmanlı-Türk kaynaklarına dayanarak, bir 'yabancı' tarafından yazılmış olması. Ayrıca bizim Genelkurmay da bu çalışmayı beğenmiş. Hatta eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu (1998-2002) İngilizce baskıya kısa bir önsöz yazarak Erickson'un çabasını ve 'dengeli-objektif' anlatımını övmüş. 'Size ölmeyi emrediyorum' sözünün nereden geldiğini hatırlayalım. 25 Nisan 1915'te Yarbay Mustafa Kemal 57'nci Piyade Alayı'nı Anzak saldırısına karşı bizzat yönetirken bu emri vermişti: "Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir." 57'nci Piyade Alayı o müthiş kapışmada tamamen imha oldu.
. Arasokakların tarihi OSMANLI Ordusu'nun önemli hücumlarından biri de Şubat 1915'te Süveyş Kanalı'na yapılandı. Özenle hazırlanmış bir operasyondu. Ancak İngilizler tarafından son anda fark edildi ve başarıya ulaşmadı. Biz bütün bu çarpışmaları bugün rakamlarla, harita üzerindeki işaretlerle, komutanların adlarıyla anlatıyor ve okuyoruz. Peki ya insani açıdan neler oluyordu? Tatilde yanıma aldığım kitaplardan biri de Dücane Cündioğlu'nun denemeleriydi: 'Arasokakların Tarihi'. (Gelenek Yay.) Arada bir denemeyi rasgele seçip okuyorum. "Bari Portakalımı Yesem" başlığı ilgimi çekti. Açtım...O da ne! Tesadüfe bakın: Cündioğlu, Kanal Seferi sırasında Cemal Paşa'nın yanında görev yapan Ali Fuad'ın (Erden) anılarından söz ediyordu. Ali Fuad'ın satırlarını birlikte okuyalım. Uzun. Ama müthiş:
. 'Keşke saklasaydım' "CEBİMDE bir portakal vardı. Bu portakal Sina Çölü'nde benim tesellim ve ümidimdi. Bir portakalın sahibi, maliki, hamili olduğumu kimse bilmezdi. Onu en münasip zamanda yemek için şimdiye kadar saklamıştım. Bunaltıcı, bıktırıcı ve usandırıcı fırtına içinde aklıma geldi: 'Bari portakalımı yesem' dedim. "... kanala hücum bu gece olacaktı. Hücumun sonucu meçhuldü ve ne olacağımız da belli değildi. Sonra, fırtına beni dış alemden ayırıyor ve ortalığı adeta karartıyordu; yani portakalı yerken kimse beni göremezdi. Çünkü tek portakalı arkadaşlarımla paylaşmak ve ondan bütün karargaha ikram etmek mümkün değildi. "Portakalı şu sırada yemek münasip mi, değil mi diye epey düşündükten sonra yemeye karar verdim. Fakat nasıl yiyecektim? Soyarken ve yerken kumlanmamasını sağlamalı idim. Bir plan düzenledim. Fırtına esnasında başımızı kefiye ile örtmüştük. Portakalı dizlerimin arasına sıkıştıracak; kefiyenin himayesi altında soyacak; başımı öne eğecek ve olabildiği kadar çabuk yiyecektim. Öyle yaptım. "Lakin nazari olarak mükemmel olan plan, tatbikatta fayda vermedi. Tabiat ve portakal bana karşı ittifak etmiş idi. İnce kabuklu olan portakalım güç soyuluyor ve soyarken suları akıyordu. Benim faydalanamadığım bu lezzetli damlaları kum (yani Sina Çölü) zalimce emiyor; her dilim, ağzıma götürünceye kadar kum içinde kalıyordu. Hiçbir dilimi kumsuz yemek mümkün olmadı. "Portakal bitti; bu fani dünyada her güzel şey gibi çabuk bitti. "Portakalı yedikten, yani güya yedikten sonra pişmanlık duydum. 'Keşke yemeyip de saklasaydım' dedim. Hem portakalım kalmadı; hem hayli kum yutmuştum; hem de ellerim yapış yapış olmuştu."
. 'Bir an evvel kan dökülmeliydi'
ALİ Fuad seferden sağ olarak döner. Bu sayede portakal anısını bize aktarabilir. Orada olan ve anılarını kaleme alan bir başka kişi ise, Cemal Paşa'ya "Şerefinizi kurtarmak istiyorsanız ölmelisiniz" diyen Alman subayı Von Kress'tir. Yıllar sonra şöyle yazar: "Türklerle İngilizler arasında mümkün olduğu kadar çabuk kan dökülmesi bizim menfaatimiz icabıydı. Biz ancak İngilizlere karşı kazanılacak bir başarının şerefi yahut uğranılacak bir yenilginin intikam hırsı hasıl olduktan sonradır ki Osmanlı Devleti'nin ittifaka sadakatine güvenebileceğimizi sanıyorduk." Nasıl? Bu satırları okurken tüyleriniz diken diken oldu mu? Uyarmıştım..
|