Portakallı baklava!
İtiraf ediyorum ki portakallı baklavanın masada boynu bükük kalmasının sebeblerinden biri de bu satırların yazarıdır. Anlatalım: Aslında herşey çok iyi başlamıştı. "Farkların ahengi" gösterisi Topkapı Sarayı'nın serin avlusunda "harikulade" bir Türkiye rüzgarı estirmişti. Ertesi gün de George Bush'un konuşması için seçilen mekanın "Galatasaray" Üniversitesi olduğunu öğrenmeyelim mi? Tabi ki bazı "münafık" meslekdaşlarımız, arka planda görülmesi istenen "Ortaköy Camii ile Boğaziçi Köprüsü"nün en iyi fotoğraf verdiği yerin "bu" üniversitenin avlusu olduğunu ve "Galatasaray"ın bu nedenle seçildiğini iddia edeceklerdir. Olabilir! CNN International yayınında sürekli kalan alt yazıya ne demeli: "Bush speaking at Galatasaray University" Yani "dünyalılar"; bir saate yakın muhteşem "Boğaziçi" manzaralarını seyrettiyse, bir o kadar da Galatasaray ismini "terennüm" etmişlerdir. Ekrana zaman zaman yansıyan Galatasaray bayrağı da cabası! Şaka bir yana... Amerika'da ve Avrupa'da herkese bir saate yakın "İstanbul" seyrettirdiğimizi söyleyenlerin biraz "hayal" kurduklarını belirtmek zorundayız. O saatte Amerika kıtası ya uyuyor ya da yataktan kalkmak için gözlerini ovuşturuyordu. Bazı batılı "haber kanalları"nın "gün ortası"nda yaptığı yayının kaç Avrupalı tarafından izlendiği ise meçhulümüzdür. Avrupalıların o saatte -önemli bir hadise yoksa- "işinde gücünde" olduğunu ve "gündüz-gündüz" televizyon seyretmenin bize mahsus bir şey olduğunu bilen bilir elbette!
*** Sonuçta; gerçekçi olalım ve üzerine "çarşaf çarşaf" yorumlar döşediğimiz o "müthiş tanıtım" fırsatının, çok izlenen "akşam haberleri"nde "onbeş-yirmi saniye"yle sınırlı kaldığını kabul edelim. "Olmayan"ı büyüttüğümüz için üzülmeyelim ve "var olan"ı önemli bir fırsat olarak addedelim. Alt tarafı "törensel" bir "başkanlık" konuşmasıdır olup biten! Ne Eurovision Şarkı Yarışması, ne de herkesin ekran başında olduğu bir futbol finali! Herkes işin "medya" tarafına takıldığı için sonuç hayal kırıklığı gibi gelebilir; lakin önemli olan 46 ülkenin "kader"ine hükmeden liderlere sergilenen "Türkiye fotoğraf"ıdır. Ve bu anlamda elde edilen sonuç, medyadaki "gelip-geçici" özel efektlerden daha önemli, etkili ve kalıcıdır. Nitekim,Topkapı Sarayı'nın avlusunda konuklara ikram edilen "portakallı baklava" da; "dünyalılar" bilsin diye değil "dünya liderleri tatsın" diye konulmuştur tabaklara! Ne var ki "tabaklarda" kalmıştır. Müsebbiblerinden biri de bendenizdir. Eğer "Bush'la bir iki lâf edelim, bir de yukarıdaki fotoğraf çekilsin" diye ısrar etmeseydik bunlar olmayacaktı. İsteğimiz kabul edilince "liderler"in masasına doğru seyirttim.O anda Başkan Bush'un da kalkıp bana doğru hamle yaptığını farkettim. Daha öteki gazeteciler yoktu ortada. Öyle "sıcak" bir karşılaşma oldu ki şaşırdım: "Sizi beğenerek izliyoruz... Hele Laura ve kızlarım programlarınızı hiç kaçırmaz!" O kadar "heyecanlı"ydı yani... Öyle olmadı tabi!.. Kendimizi tanıttık... "Nasılsınız?" filan... Biraz sonra da bu "karşılaşma"yı yukardaki fotoğraf karesiyle dondurduk. Öteki meslekdaşların da katılımıyla iş "Türk usülü" kaotik bir "muhabbet"e dönüştü... Protokol bitti gitti! Havaya giren Bush'u, biraz sonra "baş ortağı" Blair'in omuzlarına yaslanmış olarak, poz verirken de gördük... Lakin... İş uzadı... Masada tatlılar unutuldu... Bir daha masaya dönülmedi... Evli evine, köylü köyüne... Oysa, tatlı yiyip tatlı konuşabilirdi bundan böyle!... Olmadı... Müsebbibi bizleriz...
|