NATO düşmanını arıyor!
Bizler daha çocukken radyolarda kulağımızda en çok yer eden seslerden biriydi o "sadakat" cümlesi: "NATO'ya ve CENTO'ya bağlıyız!" İlk kez 27 Mayıs gecesi, darbecilerin bildirisiyle duyulmuştu bu sözcükler... Sonraki ihtilal beyannamelerinin içeriği hep değişti... Lakin... En "inkılap"çı, en devrimci, en darbeci, en isyancı, en "başkaldırı"cı girişimlerin bile "amentü"sü gibi olduk bu cümle... Ne kadar "başına buyruk" hatta ne kadar "anarşist" darbeler dahi yapılsa; illa ki "NATO'ya ve CENTO'ya bağlı" kalınacaktı. Bu bağlılık öyle aşamalara gelmişti ki; olur da yeni kuşakların kafalarına birileri girer diye, -inanmayacaksınız ama-, okullarda NATO'nun kuruluşu yıldönümü vesilesiyle törenler düzenlenirdi. Çocuklar, Türk ve Amerikan bayraklarının önünde şiirler terennüm ederdi. Elbette bu bağlılığı ve bu "sadakat"i diri tutabilmek için bir de düşman lazımdı. Düşmandan bol da ne var? Doğunuz ve kuzeyiniz "yekpare" düşmandı nasıl olsa... Amma... Gün geldi devran değişti... Önce CENTO "düşman"ını yitirdi. Bitti gitti. İhtilal bildirilerinin "sadakat" yeminlerinden bir "TO" eksildi. Kaldık tek "TO"ya yani NATO'ya!..
*** Takvimler ve tarihler 1989 yılını gösterdiğinde; "soğuk savaş" da bitmez mi? Sonuçta NATO, bütün hayatı boyunca Doğu Bloku'nun yıkılması için uğraşıp didinmişti. Kuruluş amacı buydu aslında... Bir taraftan da dünyanın var olan "global denge"si de "karşıtlık" üzerine kurulmuştu. Karşıtlık olmadan küresel dengenin sürdürebilmesi mümkün değildi... Böylece "yaman bir çelişki" ve "dev bir ikilem" ortaya çıktı: Var oluşunu karşıtlık üzerine kuran bir yapı varlığını nasıl sürdürebilecekti? Karşıtlık üzerindeki "küresel denge"nin mekanizması olan NATO nasıl yaşayacaktı? Bir "düşman" lazımdı evet; en hafif deyimiyle "karşıt"ınız gerekiyordu yaşamak için... Bütün bunlar için takvimlerden iki önemli yılın geçmesini beklemek gerekecekti: 1997'nin ve 2001'in... 1997 yılında patlayan Asya-Pasifik krizi batıyı büyük bir ekonomik krizin içine sürükledi. 2001 yılındaki patlayan 11 Eylül ise; global dengeyi karşıtlık temeline üzerinde kuranlara nefes aldırdı: NATO ve elbette "tek" lideri Amerika Birleşik Devletleri; her alan- da işbirliği yaptığı ülkelerin dışında kalanlarla; yani "çemberinin dışındakiler"le karşıtlık konumu içinde olacak. İstanbul'daki tarihi NATO zirvesi; işte bu "yeni karşıtlık"ların adının konması toplantısıdır.
*** Karşıtlığı elbette "yeni tehditler" belirleyecek... Ve artık yeni tehditler geçen elli yılda olduğu gibi "tek başına" devletler olmayacak. En başta uluslararası terörizm, uluslararası kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, kara para, siber tehditler, kitle imha silahları, radikal örgütler ve idelojiler ve elbbet bunlara destek veren ülkeler... Yeni mücadele amaçlarının pek çoğu kulağa hoş gelebilir. Ama tarih "kulağa" hoş gelen her şeyin "yüreğe" hoş gelmediğinin ve asıl "maksat"ı gizlemeye matuf olduğunun örnekleriyle doludur. NATO İstanbul'da yeni "düşman"ını arıyor... Yeni "karşıt"ını ya da... Önyargımız yok... Lakin, siz yine de... Görecekleriniz ve duyacaklarınız için bir karar vermeden önce, beyninizin ve yüreğinizin sesine de bir kulak verin!
|