Yanlış bir yöntem.
Ahmet Piriştina'nın ölümüyle boşalan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na belediye meclisi yeni bir isim seçti. İzmir'e hayırlı olsun. Ancak bu üzücü olay, büyükşehir belediye başkanlıklarının ölüm veya görevden alma gibi durumlarda boşalması halinde, seçime gidilmemesi uygulamasını yeniden gündeme getirdi. Yeniden diyoruz, çünkü Recep Tayyip Erdoğan'ın mahksonucu boşalınca, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na da meclis tarafından atama yapılmıştı. Şimdi, Piriştina'nın yerine göreve gelen Aziz Kocaoğlu'na diyecek bir sözümüz yok, başarı dileğinden başka. Yalnız, bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, İzmirliler Ahmet Piriştina'ya oy verdi. CHP'nin adayına değil. Piriştina ilk seçimini DSP adayı olarak kazanmıştı. Görevinde başarılı olunca CHP'den aday oldu ve ikinci kez seçildi. Seçilirken de yanında başta belediye meclisi üyeleri olmak üzere, birçok belediye başkanını da taşıdı. İzmirliler, son seçimde Aziz Kocaoğlu'na oy vermemişti, belki de onu hiç tanımıyorlar. Ancak bu yasanın bir cilvesi olarak geride kalan 4 yıl 6 ay boyunca İzmir'i o yönetecek. Bu yanlış bir uygulama. Çünkü belediye başkanı şahısla bire bir bağlantılı bir mevki. Partinin ötesine geçen, partiyi aşan bir mevki. Piriştina o göreve CHP'li olduğu için gelmedi, kendisi olduğu için geldi. Şimdi CHP, yasanın sonucu olarak kendi arasında bir değerlendirme yaparak İzmirli'nin oy vermediği bir ismi bu göreve getirdi. Bu uygulama bizce gerçekten çok yanlış. Belediye başkanlığı makamı, vali ve meclis üyelerine bırakılmamalı. Bir kent halkı, kendini yönetecek başkanı kendi oylarıyla seçebilmeli. Bu açıdan, iki dereceli seçim sistemini andıran bu yöntemin bir an önce bırakılıp halka kendi başkanını seçme hakkı verilmesi yoluna gidilmeli. Meclis'in, bu yanlışı bir an önce düzelteceğine inanıyoruz. Aksi, demokrasinin, halk oyunun gücünün reddi anlamına gelir diye düşünüyoruz.
Not: Hürriyet gazetesinde dün SABAH'a yönelik bir iftira daha vardı. Daha önceki iftirasını ispatlayamayan, bunun hesabını yargı önünde verecek olan tetikçi, dün her zaman olduğu gibi "ismini vermediği" kaynaklara dayanarak saçmalamıştı. Öncelikle şunun altını çizeyim, biz SABAH çalışanlarının işverenle ilişkisi Hürriyet gazetesinde olduğu gibi değildir. Biz Turgay Ciner'in diğer işleriyle ilgilenmeyiz. Tetikçinin yazısı üzerine HAVAŞ'ı aradım ve yetkililerden şirketin yılbaşında piyasaya bilet satma işinden çekildiğini öğrendim. Yani, Olimpiyat Komitesi HAVAŞ'tan bilet alma işini bırakmamış, HAVAŞ kârlı bulmadığı bu alandan kendisi çekilmiş. Eğer birileri, olmayan böyle bir bağı kurmaya çalışıyor ve bu iddiasını kanıtlayamıyorsa, o kişinin şeref ve haysiyetini sorgularım. Şeref ve haysiyetine birazcık düşkün olan biri, bu iddiasının arkasında durur. Aydın Doğan'a tavsiyem, tetikçilerini daha iyi eğitip daha akıllı atış yapmalarını sağlaması. Her geçen gün biraz daha rezil oluyorlar. Hürriyetçiler'e bir de sorum var, Cıngıllıoğlu'nu niye bu kadar seviyor, üzerine toz kondurmamaya çalışıyorsunuz? Yoksa birileri ona banka pazarlamaya mı çalışıyor ne?
|