Gül: Üyelik için tehlike kalmadı
Anayasa ve Komisyon Başkanlığı sorunu çıkınca AB Zirvesi dün, günün ilk saatlerine kadar devam etti. Durum böyle olunca Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Türkiye'ye dönüşünü bir gün ertelemek zorunda kaldı. Gül ile dün Türkiye'ye dönüşte aynı uçaktaydık. Aralık 2003'ten bu yana AB içinde büyük sorun olan Anayasa konusunun çözülmüş olmasından Gül memnundu. "Eğer Anayasa çıkmamış olsaydı" diye söze başladı ve ekledi: "O zaman Aralık ayında herkes bu konuya odaklanacaktı, Türkiye ikinci planda kalacaktı. Belki Türkiye'nin durumu da tam olarak görüşülemeyecekti. Şimdi bu tehlike ortadan kalktı. Üç gün boyunca kıran kırana bir mücadele verildi. Bir noktada uzlaşma sağlandı." Gül'ün sözünü ettiği Anayasa. Ancak, AB Komisyon Başkanlığı konusu henüz çözülebilmiş değil. Başkan'ın bu zirvede belirlenmesi gerekirken, üzerinde uzlaşı sağlanan bir isim çıkmadığı için bir ay ileriye bırakıldı. AB tarihinde belki de ilk olarak, Avrupa'da herkesin tatile çıktığı Temmuz'da bir zirve daha gerçekleşecek ve Komisyon Başkanı belirlenecek. Tabii, o tarihe kadar Almanya-Fransa ve İngiltere'nin karşı kutuplukları son bu lursa... Gül'e bu aşamada, "Siz hangi taraf lehine kulis yaptınız?" sorusunu yönelttik. "Biz denge unsuru olarak kalmayı tercih ettik" demekle yetindi. Zaten kulis faaliyetleri de ağırlıklı olarak Anayasa üzerinde olmuş. Anayasa'da "yüzde 55- 65" diye nitelenen düzenleme kendisini memnun etmiş. Buna göre Anayasa AB ülkelerinin parlamentolarında kabul edilmesi halinde, bundan böyle bir karar alınırken oy birliği aranmayacak. Üye ülkelerin yüzde 55'inin onayı yeterli olacak. Ancak bu yüzde 55'in toplam nüfusu da yüzde 65'i aşmış olacak. Yani az nüfuslu ülkelerin bir araya gelip bir karar çıkarması söz konusu olamayacak. Abdullah Gül, "Yapılan değerlendirmelere göre biz üye olduğumuzda tam denge unsuru haline geleceğiz. Biz ne tarafta yer alırsak o taraf ağır basacak" dedi. Gül ile sohbetimizde, AB'nin başvurusundan bir yıl sonra Hırvatistan ile 2005'te müzakerelere başlama kararı almasını da konuştuk. "Hırvatistan konusuna bu cepheden bakmamak lazım" diye söze başladı. Yani, AB'nin Türkiye ve Hırvatistan arasında çifte standart uyguladığı şeklinde algılamanın yanlış olacağına inanıyor. Söze şöyle devam etti: "Hırvatistan dediğiniz Yugoslavya'nın parçalanması sonrası ortaya çıkmış bir ülke. Büyüklük olarak 20 Hırvatistan bir Türkiye etmez. Türkiye'nin bir kenti kadar büyüklükte bir ülke. Tabii orada bazı şeylerin yapılması da kolay. Türkiye ise Avrupa'nın tarihini değiştirecek büyüklükte..." AB Sonuç Bildirgesi Türkiye paragrafında yer alan ifadelere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği tepkiyi anımsattık. "AB'nin bizim yaptığımız reformlardan haberi yok" dediğinin hatırlatıp sorduk: "Başbakan, liderlerle görüştüğünü ve paragrafın değiştirilmesi için söz verildiğini söylemişti. Ne oldu da değişmeden kaldı?" Kısa bir süre durdu ve "Bize öyle dediler, ama bunun da bir önemi yok" yanıtını verdi. Gerekçesini de şu sözlerle dile getirdi: "Paragrafın değişmesinde ısrarlıydık. Ancak onlar bunun çok önemli olmadığını söyledi. Zaten siyasi kriterlerle ilgili bölümde bu ifadeler yer almıyor. Siyasi kriterler başlığı altındaki paragraf da çok iyi. Onun için bunu fazla zorlamak ve ısrarcı olmak istemedik. Zirve bitiminde yapılan konuşmalarda da başta Fransa Cumhurbaşkanı Chirac olmak üzere herkes Türkiye'ye teşekkür etti." Gül'e göre, Güneydoğu, askeri üyeler, yargıda uygulamada görülen aksaklıklar, fikir ve din hürriyetinde çaba gösterilmesi çağrısında bulunulan paragraf 6 Ekim'de çıkacak İlerleme Raporu'nda yer almayacak. Yani, Türkiye'nin önüne bir engel olarak çıkarılmayacak. Gül'e, Ruhban Okulu'nun hangi statüde açılacağını sorduk. Aktardığına göre bulunan formül, Heybeliada Ruhban Okulu'nu, imam hatipler gibi bir meslek lisesi yapmak. Bir de Aralık 2004'te müzakere tarihi almak hayal değil. Nitekim, daha iki yıl öncesine kadar yayınlanan bildirgelerde Türkiye'nin yapması gereken ödevler sayfalarca yazılırken, dün tek bir sayfada özetlenmesi de bunun göstergesi... Bu noktaya gelinmesinde büyük emeği olan Gül ve Dışişleri diplomatları dün bunun mutluluğu içindeydi.
|