Ankara'dan atılan taş...
Bakanlar Kurulu'ndan bir süre önce çıkan karar da olmasa, Türkiye Avrupa Birliği Zirveleri'nin en mükemmeline tanıklık edecekti. Belki de ilk kez bu kadar destek ve kabul dolu bir bildiri metni çıkacaktı. Brüksel'de anlatılan ve yaşananlara bakıldığında, Ankara, kelimenin tam anlamıyla topuğuna kurşun sıkmış. Kurşunun adı da Gümrük Birliği... Nedenine gelince.. AB Komisyonu'nda Türkiye'nin yeni üyelerle Gümrük Birliği ilişkilerine yönelik yüksek oranlı herhangi bir beklenti söz konusu değilmiş. Böyle bir talep yokken, tam üye olan 10 ülkenin 9'u ile Gümrük Birliği ilişkilerinin geliştirileceğine yönelik Bakanlar Kurulu kararı gelmiş. Kıbrıs'ın dışarıda bırakılması, Rumlar'ın ayağa kalkmasına yetmiş. Şimdi ise Ankara'dan durduk yerde atılan bir taşı çıkarmak için, Brüksel'de 40 kişi ile uğraş veriyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen'e mektup yazarken, Brüksel'deki diplomatlar da "Kıbrıs ile de ticari ilişkilerimizi geliştireceğiz" diyerek üyeleri inandırmak için çaba gösteriyor. Öyle gözüküyor ki, bu çabalar da sonuç getirmeyecek. Sonuç bildirgesinin son bölümünde bir olumsuzluk olarak kalacak. Bütün bunlara rağmen taslak metne ve dün Genişlemeden Sorumlu Komiser Verheugen'in sözlerine bakıldığında sonuç bildirgesi çok olumlu. Dini azınlıklara sağlanan haklar, ifade özgürlüğü ve kötü muamele ile ilgili uygulamada bazı sıkıntıların devam ettiği kayda geçirilmiş olsa da Türkiye için Brüksel'de bahar havası esiyor. Nitekim, bunun bir göstergesi de daha iki yıl öncesine kadar Türkiye'nin AB üyeliğine kesinlikle karşı çıkan Hollanda'nın önceki gün Başbakan ve beraberindeki heyetine yaklaşımında gözlendi. AB Dönem Başkanlığını 1 Temmuz'dan itibaren ala cak olması dolayısıyla İngiltere gibi cesur açıklamalarda bulunmamış olsa da Hollanda Başbakanı'nın "Türkiye'ye karşı pozitifiz" sözü her şeyi anlatıyor. Bir de nereden nereye gelindiğini... AB kendi derdinde Zaten bu zirvede AB'nin öyle Türkiye ile ilgilenecek hali de yok. Geçen zirveden bu yana başını ağrıtan AB Anayasası ile boğuşuyor. Bir de AB Başbakanı olarak da tanımlayabileceğimiz, Komisyon Başkanlığı'na kimin geleceğiyle. AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi'nin görev süresi 1 Temmuz'da bitecek. Yerine kimin geleceği konusunda ise AB'nin üç büyüğü arasında büyük bir çekişme var. Almanya ve Fransa'nın Başkanlık için adayı Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt... İngiltere ise Verhofstadt'ın seçilmesine kesinlikle karşı. Bir diğer aday Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox... Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker ise gelen teklifleri "Ben halkıma söz verdim" diyerek ret etmiş durumda. NATO eski Genel Sekreteri, AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana da adaylar arasında. Bir başka aday ise eski Portekiz Başbakanı, AB Komisyonu Adalet ve İçişleri Komiseri Antonio Vittorino. Kimin güçlü olduğuna gelince.. Fransa ve Almanya'nın desteğini alan Belçika Başbakanı Verhofstadt şu an en güçlü aday olarak görülüyor. Verhofstadt, Irak işgaline karşı çıkması, NATO'nun bu işin içinde olmaması için verdiği mücadele ile tanınıyor. Liberal kanatta yer alan Verhofstadt, Irak işgali sırasında Türkiye'nin güvenliği için NATO olanaklarından yararlanmasına karşı çıkmıştı. Buna karşın, Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alması konusunda bugüne kadar destek verici tarafta yer aldı. AB bu işlerle uğraşırken, Türkiye daha önceki zirvelerin aksine ev ödevini yapmış bir öğrenci gibi algılanıyor. Başta uygulamalar olmak üzere, daha yapması gereken çok işi olduğunu Başbakan Erdoğan da kabul ediyor... Brüksel'de dün başlayan Ara Zirve'den yansıyan havaya bakıldığında, aralık zirvesinde Türkiye'nin müzakere tarihi almasının önünde bir engel ve pürüz gözükmüyor.
|