|
|
|
|
|
|
Avrupa sessiz devrimi kavrayamadı
"Türkiye'nin geleceğine inancım AB'ninkine inancımdan daha fazla" diyen Pope şöyle devam ediyor: AB kavramasa da Türkiye'de değişim oldu. Türkler bu değişimi Brüksel için değil kendileri için istiyor.
15 Yıl boyunca Türkiye ve onun AB ile karmaşık ilişkilerini gözlemledim, haber yaptım. Ve çoğunlukla reform adımlarının hüsrana yol açan şekilde yavaş olduğunu gördüm. Ancak bugünlerde burada durum çok değişti. Ve bugünlerde Türkiye'nin geleceğine olan inancım, Avrupa'nınkine olandan daha fazla. Burada tartışma halen Ankara'nın Aralık ayındaki zirvede bir müzakere tarihi alıp almayacağı üzerine odaklanıyor. Bana kalırsa asıl soru artık "Türkiye Avrupa Birliği'ne alınmalı mı?" değil "Türkiye sonunda nasıl bir Avrupa Birliği'ne katılacak" olmalı. Yeni Avrupa Anayasası bu soruya başlangıç için yanıt verebilir ancak şimdiden, AB'nin önümüzdeki yıllarda evrim geçireceği açıkça ortada. AB parlamento seçimlerinin sonuçları, kıta genelinde çok fazla karışıklık ve kayıtsızlık olduğunu gösteriyor. Avrupalılar, kurdukları kurum hakkında şevkli değil. Artık birçoğu kurumu bürokratik, hantal ve yozlaşmış görüyor. Siyasi açıdan Avrupa, ortak bir ses bulmayı başaramadı. Ve Avrupa karşıtlarının bu son başarısının da gösterdiği gibi, birçok ülkenin geri adım atmak arzusunda olduğu ya da en azından Brüksel'e daha fazla güç verme konusunda tereddütlü davrandığı görülüyor. Bu milliyetçiliğe geri çekilme, ve onun getirdiği yabancılar ve göçmenlere karşı artan korku, Türkiye'nin adaylığından yana işlemiyor. Avrupalılar'ın, Türkiye'de yakın zaman içinde meydana gelen -benim görüşümce sessiz bir devrim sayılabilecek- değişimlerin sonuçlarını tam olarak kavradığını düşünmüyorum. Uygulamanın halen yarım yamalak olduğu ve insan hakları ve yolsuzluklar gibi alanlarda iyileştirmeler gerektiği doğru. Ancak atmosfer şimdiden radikal şekilde değişti. AB'nin, Ankara'nın başarılarını görmesi ve müzakerelere başlamak için bir tarih vererek daha fazla reform yapılmasına destek vermesi çok önemli. Genişleme konusundaki şüphelerinin yanı sıra, Avrupalılar 11 Eylül ve sonrasının yarattığı küresel ortamdan da etkilendi. Maalesef bu günler öyle görünüyor ki insan hakları ve demokratik değerlerden çok Diğeri'nden korkuya odaklanmış durumda. Açık fikirli Avrupalılar, Türkiye'nin (AB'ye) girmesinin Batı ve Müslüman ülkeler arasında bir köprü oluşturacağını kabul ediyor. Ancak diğerleri, İslam'ı geri kalmış ve değişmeyen bir din olarak görüyor, doğrudan terörizmle eş tutuyor.
Gül'ün De Dediği Gibi... İnanıyorum ki -inanmak istiyorum ki- AB liderleri sonunda sözlerine sadık kalacak ve Türkiye'nin çabalarını ödüllendirecek. Eğer dar görüşlülük kazanırsa, Avrupa hayati bir fırsatı kaçıracak. Ancak bu, Türkiye'deki reform sürecinin sonu olmayacak. Reform trenini harekete geçiren şüphesiz AB üyeliği hedefiydi. Fakat inanıyorum ki yakın zaman önce (Dışişleri Bakanı) Abdullah Gül'ün de dediği gibi, kritik dönemece gelindi. Türk vatandaşları artık kendine daha fazla güveniyor, daha açık sözlü ve liderlerinden daha fazlasını istiyor. Sadece Brüksel'i memnun etmek için değil kendileri için değişim ve daha iyi yaşam koşulları istiyor. bercilikte yenilik ha...
|
|
|
|
|
|
|
|
|