| |
|
|
İşte AB'ye giden yol
Kapıkule'den çıktık "Avrupa yolunda" tam gaz ilerliyoruz. "Filibe istikametinde" giderken, Hatay Millet- vekili İnal Batu'nun "Hatay... Bizim Hatay... Hataylı Muhsin'in yeri... Hataylı Hüsamettin'in marketi" diye bağırmasıyla birlikte "gaz kesiyoruz." Yolun kenarında koca bir tabela: "Hataylı Muhsin'in Yeri." Bir tabela daha: "Hataylı Hüsamettin'in Marketi." İnal Batu "hemşehrilerimle kucaklaşacağım" diyor. Duruyoruz.
HATAYLI HÜSAMETTİN Markete yaklaşırken "Hataylı Hüsamettin kim" diye sormamızla birlikte... "Benim baba... Bir kusur mu işledik?.. Hayırdır" diyen biri bizi karşılıyor: - Hataylı Hüsamettin, nasılsın? - İyiyim baba... Hoş gelmişseniz... Bir yanlışımız mı oldu?.. Beni neden arıyorsun? İnal Batu başlıyor gülmeye: - Seni arayan, soran, sorgulayan yok... Hatırını sormak istiyoruz.
BURADA EKMEK VAR Burası, Bulgaristan'ın "Harmanlı" bölgesi. - Hüsamettin, anlat bakalım, buralara nasıl düştün? - Baba, ben Hatay merkeze bağlı Derince köyündenim... Şofördüm... Yolum, Bulgaristan'a düştü... Baktım, burada ekmek var... Bu marketi açtım... Rabbime şükür, işimiz iyidir... Baba, önce söyleyin, ne içersiniz?
ÇOLUK, ÇOCUK - Hüsamettin, çoluk, çocuk? - Baba... Türkiye'de karım var... Elinden öper on çocuğum var... Bir hanım da burada var... Buradaki hanımdan da bir çocuk. - Hüsamettin, ne diyorsun sen? - Baba, 30 seneden sonra Türkiye'deki hanımı boşamak Türk'lüğe, insanlığa, erkekliğe sığmaz... Boşamadım. - Eeee?.. Ya Bulgaristanlı hanım? - Ne diye sorarsın baba?.. O da ellerinden öper işte. Markette ne ararsanız var. "İç çamaşırı" bile. - Baba, iç çamaşırını burada, pazardan alırım... Hepsi de Türk malı... Gözünü seveyim Türkiye'nin.
KOYUN NASIL KESİLİR? Hataylı Hüsamettin Karallı "Arapça" biliyor. Tabii "Bulgarca" da. Eh iyi, kötü "İngilizce." - Baba, ben Aleviyim... Ekmek burada... Fakat, Türkiye'den kopmamışım. - Türkiye'nin nesini özlüyorsun? - Etini. - Burada et yok mu? - Baba, bunlar hayvanı baltayla kesiyorlar... Ne Allahuekber biliyorlar, ne de Bismillah... Bunların kestiği eti yemem. - Hiç mi yemezsin? - Baba, ben kancık eti yemem... Bunlar kancık hayvan kesiyorlar... Ben koç yerim... Hayvanı alıp, kendim kesiyorum.
KÜNEFE ÖZLEMİ Market "24 saat açık." Hüsamettin'in çenesi de, bizleri görünce "maşallah, makine gibi." - Baba... Hepiniz misafirimsiniz... Şimdi mangalı yakıyorum... Sizlere bir şiş yapam... Elimle çiğ köfte yoğuruverem... Yanında bir de künefe olacak ki... Ah vatanım... Ah Hatay'ım... Hatay'ımın künefesi, içli köftesi... Baba, size bir şey diyem mi? - Söyle. - Türkiye'ye dönünce benim için bir künefe yiyin.
AVRUPA YOLUNDA Çevre "Hataylılar'la dolu." İnal Batu onlarla uzun uzun konuşuyor. "Sorunlarını" not ediyor. Vedalaşırken, Hataylı Hüsamettin boynumuza sarılıyor: - Baba... Bir yanlışımız olmadı ya. - Olmadı Hüsamettin... Şimdi biz yola devam edeceğiz... Bu yol tam olarak nereye çıkıyor? - Baba, bu yol Avrupa yolu... AB'ye giden yol... Buradan geçiyor işte. İnal Batu'ya dönüyoruz: - Mesut Yılmaz "AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçer" demişti... Meğer "Hataylı Hüsamettin'in marketi ile Hataylı Muhsin'in yerinden" geçiyormuş.
|