| |
Ortak akıl
Salı saat 10.45... Meclis'e gittik... O sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Meclis'e geldi... Karşılıklı "nasılsınız, iyi misiniz"den sonra sorduk: "Şimdi ne yapacaksınız?" Başbakan "askıya alacağız" dedi. "Doğrusu" da bu. "İpi" daha fazla germemek. İşi "inatlaşmaya" dökmemek.
Sayın Başbakan. 20-25 yıldır siyasetin dikenli yollarında yürüyen bir kişisiniz. Bu konunun bu hale geleceğini önceden görmemeniz mümkün değil... Sahi, göremediniz mi?
Yukarıdaki sözleri Tayyip beye söyledik. Ve sonra da onu dinledik. Konuşmamız, Meclis'in kapısında başladı. "Birinci kata çıkan merdivenlerde... Sonra da Başbakan'ın TBMM'deki makamında" devam etti. İşte sözleri:
Yavuz bey. Tartışma doğru yapılmadı. Ve amacından saptırıldı. Tamamen, İmam Hatip'ler üzerinde odaklandı. Bugüne kadar YÖK Yasası defalarca değiştirildi. Kimsenin sesi çıkmadı. Ama biz değiştirmeye kalkınca kıyametler koptu. Neden? Kırılamayan bazı peşin hükümlerden dolayı. Burada bir siyasi mücadele falan kesinlikle yok, sadece vatandaşın hakkını arama arzusu var. Biz bu konuyu meydanlarda söyledik, programımıza yazdık, şimdi olmadık şeyler söyleyenler o zaman neredelerdi? Benim de içinden geldiğim İmam Hatip'ler terörist yetiştiren, terör örgütleri mi? Kuruluşları İsmet İnönü'ye kadar uzanıyor. Ben, bu konuyu eski Milli Eğitim bakanlarından (10.06.1948 -22.05.1950) Tahsin Banguoğlu ile de konuştum. Bu okulların niçin ve nasıl kurulduğunu ondan bizzat dinledim. Matematik, tarih, coğrafya, müzik, felsefe, sosyoloji okutacak okullar diye kurulmuş. Neresi kötü ve neden kötü? Konu meslek liseleri konusu. Ama saptırıldı ve yanlış tartışıldı. Tartışma sırasında çirkin, yakışıksız, hoş olmayan ifadeler kullanıldı. Tabii şu da görüldü; Kimin, kim olduğu, kimin ne olduğu, kimin nerede durduğu anlaşıldı. Türkiye bunu anladı, herkesi tanıdı.
Tayyip beyle vedalaştıktan sonra gazeteye döndük ve AKP'nin programını açtık. Başbakan'ın TBMM'de okuduğu Hükümet Programı'nı da. Ve bazı bölümlerin altını çizdik. Örneğin: Anayasamızda tanımlanan laiklik ilkesi, din ve vicdan hürriyetine etkinlik ve işlerlik kazandırılarak, dinin, dini duyguların veya dince kutsal sayılan değerlerin ve sembollerin siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla istismar edilmesi veya kötüye kullanılmasını önleyebilecek bir din eğitimi ve öğretimi, Anayasamızda tanımlanan çerçevede uygulamaya konulacaktır. (Hükümet Programı Sayfa 37)
Hükümet Programı'nda "altını çizdiğimiz" bir başka bölüm: "........eğitim sisteminin ideolojik kavgaların arenası olmaktan çıkarılması........." (Sayfa 37)
Yine Hükümet Programı'ndan: ".....Siyaset bir uzlaşı alanıdır...... Toplumsal mutabakattan güç alan bir siyaset anlayışından yanayız......" (Sayfa 5)
"Olayın askıya alınması" en doğrusu. Zira eğitim tartışmasına "ideolojiler" karıştı. Ve siyaset bir "uzlaşı alanı" olmaktan çıktı. Ortak akılda buluşmakta fayda var.
|