| |
Siyasetin yollarında
Ali Naili Erdem... 20 yıl İzmir milletvekilliği yaptı. (1961-1980) üç ayrı bakanlıkta bulundu... Sanayi, Çalışma (iki kez) ve Milli Eğitim Bakanlığı. Şimdi "köşesinde." "Anılarını" yazıyor. Ve gençlere "siyaset dersi" veriyor: - Fitne-fücurla, yalan-dolan ve gammazlık politikada el ele dolaşırlar (Ali Naili Erdem-Siyasetin Yollarında-2004-Sayfa 242).
Ali Naili Erdem "tatile gitmiş." Ve bir gün "bir konuşmaya" kulak misafiri olmuş. Tatilcilerden biri, çevresindeki çocuklara şöyle diyormuş: - Burada iki Ali var... Biri ben... Diğeri Ali Naili Erdem... Benim iki yazlığım, üç arabam, bir de teknem var... Ali Naili'nin bir yazlığı, o da eşine ait, bir de eski model otomobili var... O Bakanlık yapmış, ben tornacıyım... Siz şimdi hangi Ali olmak istiyorsunuz? Çocuklar "tornacı Ali" diye bağırmışlar.
Ali Naili bey "olgun ve zarif bir insan." Gitmiş "tornacı Ali'yi" öpmüş. Sonra da çocukları. Ve şöyle demiş: - Çocuklar, un tornacı Ali'de... Ün ise bende... Bir daha düşünün... Un mu istiyorsunuz, ün mü? Çocuklar, bir ağızdan bağırmışlar: - Un istiyoruz, un.
1980'de ihtilal oldu ve TBMM kapandı. Milletvekilleri "açıkta" kaldılar. Çoğu "meteliksizdi." Osman Bölükbaşı, Ali Naili Erdem ve yine eski milletvekillerinden İlhami Çetin bir gün "dolmuş kuyruğuna" girmişler. Kuyruktakilerden biri, herkesin duyacağı bir sesle sormuş: - Sizlerin dolmuş kuyruğunda ne işiniz var? Bölükbaşı sesini yükseltmiş: - Zamanında cebini dolduramayan, şimdi dolmuşu doldurur.
Ali Naili Erdem, 20 yıllık milletvekilliğinden sonra "meteliksiz sokakta kalınca..." Bir gün Kızılay'a doğru yürürken, Orman Bakanlığı'nın önünde, Sakıp Sabancı ile karşılaşmış: - Sayın Erdem, şimdi ne yapıyorsunuz? - Hiç?.. Hiçbir şey. - Öyle olur ağam... Sizler, ağanın kızına benzersiniz... Kimse kapınızı çalmaya cesaret edemez... Ve sonunda ağanın kızı evde kalır. Ali Naili Erdem susmuş. Sakıp Sabancı: - Ben sana gel desem, ne vereceğimi bilmem ki... Ya az olursa diye tereddüt ederim... Çok olursa, başkaları bir anlam çıkarır mı diye düşünürüm... Ve sonuçta buyur gel diyemem... Ağam, işin zor... Allah yardımcın olsun.
"Eski milletvekili, eski bakan" bir gün bankaya gitmiş. Bayan bankacı "kimliğiniz" demiş. Ali Naili bey "TBMM kimliğini" göstermiş. - Bu geçmez efendim... Ya nüfus cüzdanınız ya da ehliyetiniz olacak. Erdem, banka müdürüne çıkmış. - Bu kimlik geçmez efendim. Ve Ali Naili bey "acısını" kitabına dökmüş: - .... ömrümü verdiğim, uğruna cezaev lerine girdiğim, alkışlarıyla şımarmadığım, sataşmalarını dert edinmediğim milletvekilliğinin kimliği bankada geçmiyordu.
Kitaptan (sayfa 354-355) bir başka bölüm: - .... Kızım dış ülkedeydi... İşçi statü sünde... Hastalığı için SSK'dan rapor gerekliydi... Temelini atıp, açılışını yaptığım SSK hastanesinin doktoru, randevu isteğimi ertesi güne bıraktığında, İzmir'in sıcak günlerinden biriydi... Söylediği saatte yanına gittiğimizde, otuzdan fazla hasta kapının önünde bekleşiyordu.
"1961-1980 arası" ancak bu kadar güzel anlatılabilir. 1980'de ihtilal olmuş, Ordu Senatörü Selahattin Acar "işsiz kalmış, beş parasız kalmış, aç kalmış." Ve bir gün Ali Naili Erdem'e bir "not" yollamış. Not, Ali Naili beyin eline ulaştığı zaman "eski senatörün intihar haberi" gelmiş. Notta "Fransız ihtilalindeki İçişleri Bakanı Madam Rollant'ın" bir sözü yazılıymış: "Fazilet!.. Sen de bir yalanmışsın."
|