| |
|
|
Medyalaşma nasıl başladı?
Hani hep denir ya: "Bugünü anlamak için geçmişi bilmek gerekir." Mesela günümüzde birisi cumhurbaşkanı ya da başbakan oldu mu... Çocukluğu, gençliği, çalıştığı işler, ailevi durumu patır patır ortaya dökülüyor. Üstelik de bu biyografiler fotoğraflarla destekleniyor. Biraz bekleyin: Pek yakında el kameralarıyla çekilmiş sünnet düğünleri ya da nişanlar da baş gösterecektir. Peki eskiden nasıldı? Şu sıralar Hakan Karateke'nin yazdığı "Padişahım Çok Yaşa!.. Osmanlı Devletinin Son Yüz Yılında Merasimler" adlı ilginç kitabı okuyorum. Uzun süre, yakın çevresi hariç, padişahın yüzünü dahi gören olmuyordu. Derken II. Mahmud ile birlikte, sultan yavaş yavaş 'halk'a görünmeye başlıyor. Ancak yine de kutlamalar hep sıkı bir disiplin dahilinde yapılıyor. Mesela padişahın tahta çıkışını kandil yakarak kutlamak yasak. Bu yasak ancak 19'uncu yüzyılın sonunda kalkıyor. Peki kalkıyor da ne oluyor? Okuyalım: "Bu yıllarda gazeteler, İstanbul'un her semtinde süslenmiş konakları, yalıları sayfalarca teker teker sayarak, adeta padişahın cülus gününde konak süslerinin mecburi bir bağlılık gösterisi haline gelmesine yol açtı. Artık evlerini kandille süsleyenler, emeklerinin bir işe yaraması için bir ücret karşılığında isimlerini gazetede ilan ettiriyorlardı." 'Toplumun medyalaşması o zaman başlamış' diyebilir miyiz?
|