| |
Öğretilen şiddet
Üç liseli çocuğun sekiz yaşındaki başka bir çocuğu fidye için kaçırıp boğması haberini okumuşsunuzdur; Sabah'ın manşetiydi dün. Farkında mısınız bilmiyorum ama çocukların uyguladığı şiddete dair haberlerle daha sık karşılaşmaya başladık. 11 aylık bir bebeğin kardeşi tarafından bıçaklanarak öldürülmesi... 10 yaşındaki bir çocuğun okul arkadaşları tarafından öldüresiye dövülüp, vücudunda sigara söndürülmesi... Bu örnekler basına yansıyanlar. Bir de örtbas edilenler var. Mesele arkadaşının saçını çekmek veya gözlük camıyla karınca yakmayı çoktan geçmiş gibi gözüküyor. Yeni Aktüel'den Aslı Ortakmaç konuyu derinlemesine incelemiş. Eskiden çevresiyle, doğayla iletişim kurmak adına masum sayılabilecek şiddet uygulamaları artık öğrenilmiş, organize olmuş durumda. Uyuşturucunun da neredeyse beslenme çantasına zulalandığı bir döneme girdiğimizi düşünecek olursak paniklemekte hiçbir sakınca görmüyorum. Bir iki çarpıcı rakam vermekte fayda var. 9 Eylül Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre ilköğretim çağındaki öğrencilerin yüzde 44'ü sorunlarını çözmek için şiddete başvuruyor. "Seni örtmenime şikayet etçem" devri kapandı gibi gözüküyor. Bir başka çarpıcı araştırma Amerika'da yapılmış. Buna göre, beş yaşından itibaren her gün televizyon izleyen bir çocuk on yıl içinde 18 bin cinsel taciz, kavga ve işkence yolu öğreniyor. Daha da vahimi uygulamaya geçmekten çekinmiyor bile. Son dönemde küçük Amerika olma çabalarımızın yansımaları yaşantımıza girdi. Hayırlısı! Geçtiğimiz günlerde "reklam arası dizi/film" rezaletine haklı olarak karşı çıkıldı. Gerçi oradaki feryat, diziden bir halt anlamıyoruz içeriğini taşıyordu. Oysa gerçek sorun tüketim robotlarına dönüştürüldüğümüz olmalıydı. Reklamları bir kenara bırakıp dizilere baktığımızda da bir nevi "şiddet okulu" kıvamında olduğunu görüyoruz. AB'ye girme süreci, düşünce özgürlüğü, yaşam kalitesinin artması, eğitim ve sağlığa gereken önemin verilmesi, ekonomik büyüme, istihdam... Bütün bu özlemlerimizin gerçekleşmesi için çaba sarf ederken en değerli kaynağımız olan ruh sağlığımıza, toplumsal huzura zerre kadar önem vermiyoruz. AB üyesi, kişi başı milli geliri 15 bin dolar olan bir ülke ama insanları mutsuz ve gırtlağına kadar şiddet dolu. Tıpkı Amerika'nın şu andaki hali gibi. Farkında olarak veya olmayarak bu yolda emin adımlarla ilerliyoruz. İlkokul çocuklarının okula silahla gelip katliam yapmaları, hapishanelerin ağzına kadar dolu olması ve iç güvenliği sağlamak için en az askeri harcamalar kadar bütçe ayrılması... Buna hazırlıklı olalım. "Öğretilen şiddet"e karşı ne kadar savunmasız olduğumuzun farkında mıyız acaba?
|