| |
Çapkın dişi kaz
Havalar kötüledi, kış neredeyse geri geldi. Perşembeye kadar yağmur varmış. Ama madem Polonezköy izlenimlerine dün başladık... Söz verdiğimiz gibi devam edelim... *Tuhaf bir Atatürk heykeli... Polonezköy'ün en 'zayıf' yanı onca yeşilliğe, çimene, ağaca rağmen doğru dürüst yürüyüş alanlarının olmaması. Sokakta yürüseniz sürüyle araç geçiyor; yani tehlikeli ve tozlu. Bir restorana girseniz nihayetinde işletmenin bahçesiyle sınırlısınız. Biz şöyle bir çevrede dolaştık. En ilginç manzaralardan biri Gülayım otelinin hemen yanındaki büyük Atatürk heykeliydi.
Gitmedim ama hem dinledim, hem de fotoğraflarını gördüm: Almanya'da orman içinde, patikadan yürürken aniden karşınıza çıkan ünlü kişilerin heykelleri vardır. Bu da onları andırıyor. Ağaçların arasında, parmağıyla komşu pansiyonun güllerini işaret eden bir Atatürk! *At binmek mümkün... Polonezköy'den ileriye, Cumhuriyet köyüne doğru da uzanabilirsiniz. Yol boyuna 'kendin pişir, kendin ye' türü lokantalar dizilmiş. Klasik orta sınıf eğlencesi: Millet voleybol, minyatür kale futbol, yakartop filan oynuyor. Ayrıca at binmek isteyenler için de yerler var. Buralarda kalmak ya da karnını doyurmak da mümkün. *Kozanoğlu'nun çiftliği... Bizim için cumartesinin en ilginç yanı "Çift'lik"e gitmek oldu. Köşemizin sürekli okurları belki hatırlar: Geçen yıl geleneksel reçeller üzerine yazmıştım. Bir süre sonra postadan bir paket çıktı. Açtım ki ne göreyim: Dört beş küçük kavanoz birbirinden lezzetli reçel. Bir de not: "Yıllardır organik tarımla uğraşıyorum. Bu reçelleri kendim yaptım. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. İmza: Neslihan Kozanoğlu." "Telefonla teşekkür etmek yerine, gideriz" dedik ama bir türlü kısmet olmadı. Aslına bakılırsa yeri de tam olarak bilmiyorduk. Neyse... 'Cumhuriyet'te amaçsızca dolaşırken bir de baktık "Çift'lik" tabelası. Yani Neslihan hanımın yaşadığı çiftlik. Tek aracın geçebileceği yolu aşıp ulaştık. Ohooo... Arabadan iner inmez çevremizi kazlar, hindiler, Kont adlı komik köpek, koyunlar sarmaz mı? Kozanoğlu ailesinin bir çiftlikte yaşadığını sosyete haberlerinden biliyorduk ama doğrusu bu kadarını beklemiyorduk. "Niye yaşadıkları yeri böyle tabelayla filan duyurmuşlar" diye soracaksınız. Çünkü bir ara Neslihan hanım, tanıdıkları için burada 'kır düğünü' düzenliyordu. Misafirlerin yolu bulması için o tabelalar gerekliydi. *Bu hindiler 'gey' mi?.. Bir yıl aradan sonra 'resmen' tanıştık. Kahvelerini içtik. Hayvanları sevdik. Diş kirası olarak da bir kavanoz çilek reçeli alıp ayrıldık. (Eve dönünce tattık, çok lezzetliydi). Neslihan hanımın hayvan davranışlarıyla ilgili ilginç gözlemleri var: Dişilere yüz vermeyip üçlü bir grup olarak dolaşan erkek hindiler... Ya da mesut bir kaz çiftinin erkeğini ayartmaya çalışan dişi kaz gibi... (Meraklısına: Erkek eşine bağlı kalmış!) (Not: Tahmin ettiğim gibi yerimiz bitti. 'Nahoş' anılar da yarına kaldı.)
|