| |
|
|
Ben farklı düşünüyorum
Önce şunu belirteyim de... Aşağıda yazacaklarım yanlış anlaşılmasın: Ben Cumhuriyet'in laiklik ilkesini benimsemiş bir vatandaşım. Devletle ilgili işlerin, mesela hukukun, dini kurallara göre düzenlenmesini istemem. Şimdi gelelim Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker Başbuğ'un geçen gün yaptığı konuşmaya... Özellikle Ortadoğu, petrol, Avrupa Birliği konusunda önemli saptamalar yaptı Org. Başbuğ. Eğer TV'de dinlemediyseniz, bir yerlerden bulup okuyun. Mesela internete girenler 'www.tsk.mil.tr' adresine bakabilir. Bu konuşmada özetle şöyle bir cümle var: "Türk demokrasisinin itici gücü laikliktir. Laiklik süreci yaşanmadan, demokrasi yaşanamaz." Ben bu saptamayı gayet sorunlu buluyorum... Şöyle: 1) Laiklik demokrasiye ilişkin değil, cumhuriyete ilişkin bir kavramdır. Yani devletin üzerinde yükseldiği temel ilkelerden biridir. 2) Demokrasinin itici gücü laiklik değildir. Eğer böyle bir itici güç aranacaksa, bence onun adı özgürlükle birlikte 'katılım'dır. Şu anlamda: Farklı sosyal grupların taleplerini ortaya koymaları, bunların çevresinde örgütlenmeleri ve siyaset yarışına girmeleri... (Dikkat: Demokrasiyi kullanarak, demokrasiyi yıkmak kabul edilemez.) 3) Gelelim Türkiye pratiğine: Ne acıdır ki ülkemizde demokrasiyi kesintiye uğratanlar... Partileri kapatanlar... Halkın oyuyla seçilmiş başbakanı darağacına gönderenler... Ya da bu yapılanları destekleyenler... Tam da kendilerini 'laik' olarak tanımlayan kesimler olmuştur. (Hemen itiraz etmeyin: 'Karşı taraf'ın sütten çıkmış ak kaşık olmadığını da biliyoruz.) 4) Türkiye'nin 1946'dan itibaren çok partili demokratik hayata adım atışında, laiklik ilkesinin hiçbir etkisi olmamıştır. Yani: 'Laik' olduğumuz için demokrasiye geçmedik. O kararın alınması iç ve dış şartların etkisiyle olmuştu. Özetle: Cumhuriyet ve demokrasi farklı kavramlardır. Dünya tarihi demokrasisiz cumhuriyetler ve cumhuriyetsiz demokrasilerle doludur. O halde: Kavramları birbirine karıştırmayalım!
|