| |
Konuya teknik açıdan bakalım
İdeolojik ya da politik meseleleri, teknik açıdan incelemek, sadece rakamlara bakmak yetersizdir, bilirim. Ama basit bir istatistiksel deneme ile meseleyi biraz daha anlaşılabilir hale getirebilir miyiz diye de düşünmüyor değilim. Samimiyetle söylüyorum ki, İmam Hatip Liseleri konusunu ve bu liselerden mezun olan gençlerin üniversiteye girip girememesi olayını tam anlamıyla çözemiyorum. Çözemiyorsan konuya girme diyebilirsiniz ama sadece anlamaya çalıştığımı düşünün. Önce İHL'lerin ihtiyaca binaen açıldığını kabul edelim. Bu okullardan yetişen gençler, din adamı olarak çalışabilecekleri gibi İlahiyat Fakülteleri'ne de devam edebiliyorlar. Fakat mesele orada bitmiyor. İstiyorlar ki, düz lise mezunları gibi üniversite sınavına girip, "kazandıkları fakültelere" de devam edebilsinler. Anayasal anlamda, bir haktan mahrum kalmasınlar... Fakat bu isteğe şiddetle karşı çıkan taraflar da, İHL mezunlarının, Hukuk, Mülkiye gibi fakültelere "bilinçli bir tahaccümü" sonucunda, devlet idaresinde etkin noktalara gelebileceklerinden endişe duyuyor. Öyleyse sorunun iki boyutu var: Birincisi teorik, yani genç bir vatandaşın istediği üniversiteyi seçme hakkından mahrum olması meselesi... İkincisi ise pratik mesele, bu gençler ilerde devletin önemli noktalarına gelirlerse, tedrici olarak rejimin rengi değişir mi? 70 bin öğrencinin okuyor İHL'lerinde. Buna karşılık, diğer liselerde takribi olarak 3 milyondan fazla genç okuyor. Demek, üniversite kapısına dayanan gençlerden ancak 50'de 1'i İHL mezunu olacaktır. Yüzde 2... Haklı olarak "laisizm"e büyük hassasiyet gösteren kurumların, laikliği de içine alan demokrasiye ve insan haklarına karşı ne kadar hassas olduklarını bu yazıda tartışmak istemiyorum. O ayrı bir konu... Fakat şunu anlamakta güçlük çekiyorum: Ancak yüzde 2'lik bir gençlik kitlesi, yüzde 98'lik diğer kitlenin yanında, kaç zamanda, kaç yılda, "tehlike içerecek derecede" bir etkinliğe ulaşabilir? Eğer böyle bakılırsa, İHL'lerde düpedüz "mürteci" yetiştirildiğinin de kabul edilmesi gerekir ki, bu zaten yasalara aykırı bir durumdur. Türkiye'nin genel kapasitesine ve Atatürk ilkelerinin toplumsal anlamda içselleştirilmiş olmasına baktığımda, İHL mezunlarının "etkin hale geleceği" şeklindeki endişeye katılmakta zorlanıyorum. Kaldı ki, "o vakte" kadar, Türkiye, demokrasi ve insan hakları eksikliklerini büyük oranda tamamlamış olacaktır. Bu sürece inandığımız zaman, "korkmamıza" da gerek kalmıyor. İktidar partisi AKP'nin, Batı ile sürdürdüğü olumlu diyaloga, AB atılımlarına ve attığı demokratik yasal adımlara bakıldığında, şu ani İHL atağını bu ne lahana turşusu bu ne perhiz diye görebilirsiniz. Ama onların da önünde çözmeleri gereken meseleler var. Hem belirli bir tabana sahip olacaksın, hem verdiğin sözleri tutacaksın hem de, merkez partisi gibi davranacaksın... Görülüyor ki, o kadar da kolay değil bütün bunları bir potada eritmek. Gündemdeki tablo biraz sanki geçmiş yıllardan kalan alışkanlıklar ve yaklaşımlar sebebiyle bir bilek güreşi gibi yansıyor. Türkiye'ye hiç yararı olmayacak "eski bir hikaye" yani... Ben, İmam Hatip Liseleri'ne sıcak bakan biri değilim. Ama açılmışsa bu liseler, problemi büyütmeden "akil yöntemlerle" çözülmesi gerekir diye düşünüyorum. Türkiye büyük bir ülke. Bu yıl üniversite kapısına 2 milyona yakın genç dayanacak. 10 bin genç de İHL'lerden mezun olmuş olsa, nihayet 200'de 1'lik bir cüsse çıkar ortaya... Kavgayı anlamakta neden zorlandığımı bilmem anlatabiliyor muyum?
|