Emir yüksek yerden
Tüketici kredileri patladı mı? Hiç çevrenizde gözlem yap- maya çalışmayın. Rakamlar kredi kartları hariç tutulduğunda, tüketici kredilerindaki bir yıllık artışın yüzde 341 olduğunu gösteriyor. Yani 3 katrilyon liradan, 13 katrilyon liraya tırmanmış. Kredi kartları ile yapılan alışverişte ise makoranlar söz konusu. Geçen yıl 4.2 katrilyon lira olan kredi kartı kullanım hacmi, bu yıl 7.8 katrilyon liraya ulaşmış. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, tüketici kredilerindeki artış trendinin hızlı bir tempo göstermesi. En fazla kredi (5.4 katrilyon lirayla) otomobil alımında kullanılmış. Ekonomi bürokratlarını korkutan ve 'ekonominin soğutulması için düğmeye basılmalı' dedirten temel rakamlar böyle...
*** Kredinin kamu ve özel sektör bankalarına dağılımı dikkat çekici. Yaklaşık 20 katrilyon liralık kamu kurum ve kuruşlarına ait mevduatı (sıfır faizli) kontrol eden Halk ve Ziraat Bankası, düşük faiz oranlarıyla tüketici kredi miktarlarını patlatmış. Tablodan da izleyebilirsiniz. Bir önceki yıla göre bu bankaların tüketici kredileri miktarları yüzde 502 oranında yükselmiş. Rakamlara devam etmeden önce, bir noktanın altını çizmek lazım. Kamu bankalarının özelleştirilmesi gerektiğini ileri süren tez, kamu bankalarının siyasi otorite ile bağlarını işaret ederek, bu ilişkinin piyasayı bozucu etkisine dikkat çeker. Özel sektöre göre, maliyeti düşük mevduat toplayabilen (kamudan) bu bankalar, kâr-maliyet dengesine önem vermeyen bir fiyatlama ile piyasaya giriyor. Ve bu haksız rekabetten dolayı kâr ediyor. Birinci çarpıklık bu. İkincisi ise hükümetler kamu bankalarından ellerini çekemiyor. Örneğin tüketici kredilerindeki artıştan endişe eden hükümet, kamu bankalarına "kredi vermeyi durdurun" talimatı verebiliyor. Nitekim, bu bankalar kredi vermeyi durdurdu. Şimdi hükümet böyle bir emir vermediğini ileri sürebilir. O zaman, kamu bankaları hangi parametreyi dikkate alarak bu tip bir karar almış olabilir ki? Verdikleri toplam kredi miktarı henüz 4 katrilyon lira. Bu bankaların aktif büyüklükleri ise 80 katrilyon. Yani aktif büyüklüklerinin yüzde 5'i kadar bile kredi kullandırmamışlar. Niye ürkmüş olabilirler ki? Bu örnek bile siyasi otoritelerin ekonomik istikrar için kamu bankalarını bir manivela gibi kullandıklarını gösteriyor. Geçmişte ortaya çıkan 22 milyar dolarlık kamu görev zararlarında benzer iyi niyetli yaklaşımlar etkili olmuştu.
*** Ayrıca Ziraat ve Halk Bankası'nın gerçek anlamda bankacılık yapmadıkları ortada. 58 katrilyon liralık mevduata karşılık, kullandırdıkları toplam kredi miktarı (tüketici ve ticari krediler dahil) sadece 10.7 katrilyon lira. Yani topladığı her 100 liralık mevduatın sadece 20 lirasını kredi olarak kullandırıyor. Her 20 liranın da 10 lirası tüketici kredisi. Kredilerin aktif büyüklüğe oranı sadece yüzde 12. Özel sektör bankaları ise, 85 katrilyon liralık mevduatın, 44 katrilyon lirasını ekonomiyi büyütecek firmalara ve tüketimi canlandıran bireylere veriyor. Yani oran yüzde 51. Toplam kullandırılan kredilerin, aktif büyüklüklerine (135 katrilyon lira) oranı ise yüzde 32. Kamu bankaları topladıkları parayı ne yapıyor? Topladıkları mevduatın 37 katrilyonu devlet iç borçlanma senetlerine park etmiş durumda. Yani devletin tahsildarı gibi çalışıyorlar. (Tabii görev zararları için verilen DİBS'ler de bu miktarın içinde.) Biliyorum, ağır ve rakamlarla dolu bir yazı oldu. Bazen rakamları da konuşmak gerekiyor.
|