Hakemliği bırakabilirim!
Gazetede adımı Yavuz Aydın olarak değiştirenler var! Neymiş efendim, Spor Servisi ile atv arasında oynanan futbol maçının ilk 15 dakikasında, Spor Servisi aleyhine bir penaltı, bir frikik ve bir de faul çalmışım., Üçü de gol ile sonuçlanınca, Türk spor kamuoyunu yönlendiren bazı meslektaşlarım ayağa kalktı. Penaltı, penaltı değilmiş. Çünkü top ele çarpmış. Frikik, frikik değilmiş. Çünkü kaleci topu ceza sahası dışında değil, içinde ellemiş. Falan filan... Bir kaç haftadır, Fenerbahçe'yi kolladığından şüphelendiğim, tarafsız spor müdürümüz Altan Tanrıkulu'nun oynadığı maçlarda hakemlik yapıyorum. Her seferinde beni şerefli bir istifaya davet ediyor. Bazı maçlara eski ünlü oyuncularda katılıyor. Rıza, Samet, Şifo, Cüneyt, Erman, Lemi, Metin gibi.. Anladım ki, spor müdürümüz ve bazı futbolcular hakemin, oyunun kurallara göre yönetilmesinden sorumlu olan ve kararlarına uyulması gereken görevli olduğunu bilmiyorlar. Onları suçlamıyorum. Çünkü okullarda hakem, anlaşmazlığı çözmesi için başvurulan kişi şeklinde öğretiliyor. Futbol hakemi ile sorun çözen hakem arasındaki farkı kavrayamıyorlar. Bu yüzden futbolcular hakem kararından sonra anlaşmazlık çıkarıyor. Ardından ısrarla yeni ve kendilerine göre adil sayılacak karar bekliyorlar. Halbuki kararın verilmiş ve değişmez olduğunu unutuyorlar. Hem çeneleri düşüyor, hem de seyirciyi tahrik ediyorlar. Ayrıca hakemlerin satın alınabileceği önyargısını taşıyorlar. Örneğin, beni test etmek isteyen Tanrıkulu, atv ile maç yapmadan hemen önce, hakeme yani bana, bir tomar hisse senedi teklif etti. Ya atv Yayın Yönetmeni Mehmet Tezkan'a ne demeli? Tezkan anlamlı bir yüz ifadesiyle "Tüm hafta boyunca öğlen yemeklerin benden" dedi. Bir başka maçta (Merkez Haber Ajansı ile Spor servisi karşılaşması) son beş dakikada güya hatalı kararlarım yüzünden 3 gol yiyen Merkez Haber Ajansı Genel Müdürü Mehmet Güler'in "Yazıklar olsun. O kadar da yedirdim, içirdim" demesi garipti. Sabah ile Digiturk karşılaşması öncesinde, Sabah'ın bir kaç as oyuncusuyla buluşmam ise Altan'ın Digiturk'un kaptanını arayarak, "hakemi ayarladık" şeklinde hava atmasına yol açtı. Digiturkçüler aşağı kalır mı? "Akşam görüşelim, eğlenelim" dediler. Baştan çıkarıcı tekliflere rağmen maçları "ceza sahası içinde patrona dokunulması, onunla konuşulması, önünde durulması penaltı sayılır" kuralını uygulamak dışında, temiz bir şekilde tamamladım! Yönettiğim bir maçın saha gözlemcisi Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'du. Televizyon kamerasının karşısına geçip, "Hakemi tebrik ederim. Çok güzel bir maç yönetti" diyerek bana sahip çıktı. Ama raporunda, "Hakem, Digiturk'ün son saniyede attığı beraberlik golünden önce neden düdük çaldı? Düdük çalmasına rağmen, neden golü geçerli saydı? Anlayamadım" şeklinde yazmış! Edindiğim tecrübelere dayanarak gazete patronlarına bir önerim olacak. Spor servisleri, ekonomi servislerine bağlanmalı. Çünkü ekonomi servisinde çalışanlar futboldan anlamadığı için yorum yapmak yerine futboldan anlayanlara söz hakkı tanırlar. Böylece ağır tahrikler ve hakem linçleri ortadan kalkar. Futbola da huzur gelir.
|