Türk Silahlı Kuvvetleri
Babam Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) 25 yılını vermiş bir kişi. Doğu'da dolaşmadık yer bırakmadı. Onun sayesinde ailemiz, Erzurum, Muş, Diyarbakır, Ankara, Edirne, Tekirdağ gibi yerlere taşındı durdu. Anlayacağınız yaşamımda beni derinden etkileyen bir kurumdur, Türk Silahlı Kuvvetleri... Buna rağmen, Türk demokrasi sürecinin TSK tarafından sekteye uğratıldığı dönemde, acılar çekmiş bir kuşağın temsilcisiydim. Darbelerin hiç bir şart altında desteklenecek tarafı olmadığını yaşamış biriyim. Yine de gerçek değişmiyor... Türk Silahlı Kuvvetleri tartışmasız modernizmin itici gücüdür. Bu yüzden radikal dinci akımların en nefret ettiği kurumların başındadır. Düne kadar İslami değerleri toplumsal yaşamda referans olarak kabul edenler, bugün AB yolunda demokratik açılımlar sergilemeye başladı. Türk halkı da onlara destek veriyor. Ancak, hükümetlere bu iklimi teslim edenin, her zaman radikal akımların karşısında yer alan TSK olduğu gerçeği unutuluyor. Şimdi birileri askeri AB yolunda en büyük engel gibi göstermeye çalışıyor. Özellikle Genelkurmay'ın YÖK çıkışı, AB standartlarına uymuyormuş! Sanırsınız dertleri standartlarla. Sanırsınız ki, bu ülkede her mesele halledildi, sıra askerin demokratik duruşuna geldi! Sanırsınız ki, parti başkanlarına reis diye hitap edilmesine yol açan Partiler Kanunu'nun anti-demokratik yapısına el attılar. Sanırsınız ki, TBMM'yi milyonlarca insanın temsilcilerine kapatan Seçim Kanunu'nu değiştirdiler, AB'de uygulanmayan yüzde 10 seçim barajını aşağıya indirdiler. Sanırsınız ki, kültürel kimliklerini ön plana çıkardığı için yıllardır cezaevlerinde yatanları kurtardılar. Sanırsınız ki AB yolundaki en büyük engel olan kişi başına 3 bin dolarlık milli geliri artırma yolunda ciddi adımlar attılar. Sanırsınız ki, milyonlarca işsiz insanın işe kavuşması için yatırım ortamını iyileştirdiler. Sanki bu ülkede hırsızlıktan, verimsizlikten asker sorumlu. Sanki, asker, "Aman gelişmeyelim, fakir kalalım. Benim etkinliğim devam etsin" dedi. Sanki, demokratik açılımları asker engelledi. Neymiş efendim, Fransa'da, Almanya'da Genelkurmay'ın adı bilinmezmiş. Peki Fransa'da yaşayanların bir "din devleti kurulabilir" korkusunu yaşadığını gören, duyan var mı? Yanlış mı hatırlıyorum, bodrum katlarına gömülen ve din adına boğazlanan onlarca insanın cesedi Fransız'da mı çıkmıştı? Türkiye laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini taşıyorsa, askere de çok şey borçlu. Evet, asker kışlasında kalmalı. Bunun yolu, evrensel siyasi ve ekonomik kriterlerin bu ülkede topyekün oluşturulmasından geçiyor. İşe, din adamı yetiştirmek için bir meslek okulu olarak kurulan İmam Hatipler'den başlanmasından tedirginlik duyanlara "demokrat değilsin" yakıştırması biraz hafiflik değil mi? Dün bir yazarımız, Türk Ordusu'nun YÖK yasası hakkındaki görüşünü kamuoyu ile paylaşmasıyla, İran ordusunun Türk şirketi TAV'ın işlettiği İmam Humeyni Havalimanı'na el koymasını aynı kefede değerlendirdi. Ona göre, biz İran'ı nasıl görüyorsak, dünya da bizi aynı öyle görüyormuş! Hangi parametrelere dayanarak çağdaş değerleri savunan Türk ordusu ile gerici İran ordusu karşılaştırılabiliyor? Türkiye'nin AB yolundaki onlarca engelini görmezden gelip, ağır ve haksız bir benzetmeyle, hükümete destek verdiğini sanan zihniyetten utandım. Bu yüzden duygularımı paylaşmak istedim ve ekonomi alanı dışına taştım. Kusuruma bakmayın...
|