Körler sağırlar birbirini ağırlar
Sayın bonozedeler, Üzülmenizi istemem ama BDDK ve SPK'ya göre, İmar Bankası nedeniyle zarar ettiğiniz yolundaki iddianız hukuken doğru değilmiş! BDDK'nın Ankara 9. İdare Mahkemesi'ne, SPK'nın da Ankara 3. İdare Mahkemesi'ne, 'cevap veren davalı' sıfatıyla göndermiş olduğu savunmaları okusaydınız, ne demek istediğimi anlardınız. Bu kurumlar, bonozedelerin kendileri aleyhine açmış olduğu davaların reddini talep ederken, çok ilginç argümanlar kullanıyor. Örneğin savunmalardan öğreniyoruz ki, Bono mağdurları aslında mağdur değilmiş. Çünkü zarar henüz oluşmamış... Zarar ne zaman oluşurmuş? Okuyun ve anlayın: "Zarar, davacının iflas masasına alacağını yazdırması, ancak tasfiye sonucunda bu alacağına kavuşamaması halinde söz konusu olur. Bu itibarla davacı bakımından henüz gerçekleşmiş bir zarar bulunmadığından, zımni red işlemi hukuka uygun bulunmaktadır." BDDK, geçmişte bu yönde alınmış bazı mahkeme kararlarını da dava dosyasına eklemiş. Aracı kurumlarda benzer davaların reddedildiğini örnek olarak göstermiş. Mahkeme bu gerekçeyi ciddiye alır mı? Aracı kurumda yaşanan olay ile bankada yaşanan olay bir tutabilir mi? Aracı kurumların aracılık ettiği hisse senedi ve tahviller daima müşteri adına saklanır ve her an müşterinin denetimi altındadır. Bankalarda bu söz konusu değildir. Bu fark bile, İmar'ın izinsiz bono satmasını denetlemeyen kurumların hizmet kusuru işlediğini gösterir. Çünkü müşteri tamamen savunmasızdır.
***
Başka argümanları da var... Örneğin, BDDK diyor ki: "Bankalar SPK'nın verdiği izin çerçevesinde Hazine Bonosu işlemlerini gerçekleştirdiklerinden, Devlet İç Borçlanma Senetleri'nin (DİBS) alım satımını gerçekleştirdiği tüm taraflarca bilinen bir bankanın, gerçekleştirdiği bu tür işlemlerin geçerli olduğunun, konunun asıl uygulayıcısı ve yetkili otoritesi konumunda olan SPK'ca, kurumumuza aksine bir bilgi verilmediği sürece kabul edilmesi doğaldır." Türkçesi şu: BDDK'ya göre, İmar Bankası karşılıksız bono sattıysa bunun suçlusu SPK'dır. Çünkü SPK denetim görevini yerine getirmemiştir. SPK ise, Ankara 3. İdare Mahkemesi Başkanlığı'na gönderdiği (benzer ama farklı bir dava için) savunmada, bakın ne diyor? "Bankaların denetim ve gözetimi, bankalar kanunu hükümlerine tabidir. Yetki belgelerini SPK'dan alarak sermaye piyasası kurulu niteliği kazanan bankalar, SPK'nın md 50 ve 22 hükmü uyarınca, salt bu işlemleriyle sınırlı olarak denetlenir. Ancak kuruldan yetki belgesi bulunmayan, bu nedenle de sermaye piyasası kurumu niteliği taşımayan bir bankanın, SPK tarafından denetimi mümkün olmayıp, SPK'ya aykırı herhangi bir işlemi bulunup bulunmadığı, ancak kendi özel mevzuatlarına göre denetime sahip yetkili makamların (Hazine Müsteşarlığı, TCMB ve BDDK) denetimi sonucu tespit edilebilir." Türkçesi şu: İmar Bankası sermaye piyasası kurumu değildir. Çünkü yetki belgesi yoktur. Bu bankada yaşanan her türlü aykırılığın tespitinden biz değil, BDDK, Hazine ve Merkez Bankası sorumludur...
***
Bu olaydan çıkardığım temel sonuç şu: Bankaya mevduat yapmak iyidir. Devlet sonsuz garanti verdiği için paranıza mutlaka şu veya bu şekilde kavuşursunuz. Banka sahibi almış, çarpmış, hortumlamış veya kötü yönetmiş batırmış, sizi ilgilendirmez. Ama aynı banka, izinli veya izinsiz Hazine bonosu satıyorsa durum farklıdır. Eğer banka batarsa, bono sahiplerine "bana mı sordun paranı o bankaya götürdün" muamelesi çekiliyor. Yani devlet kendi sattığı bonolara kefil olmazken, banka sahiplerinin çalıp çırptığı paralara kefil oluyor. Ne düzen ama...
|