|
|
Dalgalanma geçici mi, kalıcı mı olacak?
Ekonomik programı yürürlüğe koymanın üzerinden üç yıl geçti. Dalgalı kur uygulaması da ilk kez gerçekleşiyor. - Program henüz iki aylıkken bir Telekom krizi yaşadık 2001 Temmuzu'nda. Piyasalar kısa ama ilk önemli dalgayla karşı karşıya kaldı. Sorunun kaynağı siyasiydi ve Ulaştırma Bakanı'nın istifasıyla sorunu çözdük, piyasalar rayına girdi. - Başbakan Bülent Ecevit Mayıs 2002'de hastalandı. Siyasi belirsizlikle piyasalarda kötüleşme yaklaşık üç ay sürdü. Erken seçim kararı ve AB uyum yasalarının çıkarılmasıyla piyasalar normale döndü. - 2003 yılı ocak ayında hükümeti yeni devralan AKP'nin ekonomik programa sahip çıkmaması ve yapılan ekstra kamu ödemeleri, piyasaları rayından yeniden çıkardı. Hükümet GSMH'nın yüzde 4.7'sine varan bir tasarruf önlemi alınca yatışma oldu. - Irak Savaşı'nda şans da yardım etti ve hükümetin programa sarılmasıyla dalgalanma kriz boyutuna varmadı. Dalga boyu yüksek- Şimdi de dalgalanma sürüyor. Dolar kuru 1.300 bin liradan 1.500 bin liraya yükseldi ve yüzde 15 arttı. Hazine faizi yüzde 21 düzeyinden yüzde 27'ye çıktı. Yüzde 21 faiz düzeyinden 6 puanlık artış yüzde 28.5'lik artış demek. Borsa endeksi 29 Mart'ta 20.887'den düşüşe geçti ve 16.899'a indi. Dolar bazlı borsa endeksi 1.62 centten 1.14 cente kadar indi ve yüzde 30 değer kaybetti. 2030 vadeli Eurobond'un 2 Nisan'da 143.5 bin dolar olan fiyatı 116.5 bin dolara indi ve yüzde 18.5 değer kaybetti.
Geçmişin dersi Bu fiyat hareketleri durdurulur veya tersine çevrilirse, dalgalanma boyutunda kalabilir. Ama fiyat hareketlerinin devamı gelirse ve bu kalıcı olursa, krize dönüşebilir. Acaba bu fiyat hareketleri dalgalanma boyutunda kalacak ve etkileri geçici mi olacak, yoksa daha büyüyüp kalıcı mı olacak? Bunu hükümetin alacağı önlemler belirleyecek. Tıpkı 17 Temmuz 2001'de sona eren Telekom krizinde ya da 2003 Ocak ayında AKP Hükümeti'nin aldığı önlemlerle dalgalanmayı krize dönüşmeden önlemesinde olduğu gibi. Hükümetin neler yapabileceğine gelince, burada hükümetin dünyadaki faiz ve petrol fiyatı artışına karşı yapacağı bir şey yok. Dolayısıyla bütün önlemleri alsa bile, piyasalar eski dengesine geri dönmeyebilir. Ancak yeni bir dengede istikrar kurulabilir.
Çözüm nerede? Ankara'nın neler yapabileceğine gelince.. Öncelikle içeriden ve kendi inisiyatifinden kaynaklanan sorunları çözebilir. Siyasi gerginliği azaltıcı adımları atabilir. Yeni gerginliklere yol açmayabilir. Üstelik bu gidiş, AB'den müzakere takvimi almaya doğru bir gidiş de değil, gerginlik tırmandıkça müzakere takvimi umudunun zayıflayacağı bilinmeli. Bu durumda AB umudunun getirdiği olumlu etkinin kaybı göze alınmalı. İthalat patlaması ve ekonomik canlanmayı kontrol altına almalı. Bu konuda bürokrasinin bazı önerileri var, sadece siyasi irade ortaya konulmalı. Bütçe disiplinine daha fazla sarılmalı, yüzde 6.5'lik faiz dışı fazla tartışma konusu yapılmamalı, hatta gelinen aşamada belki bu oranı daha yükseltmek erekebilir. IMF ile Şubat 1995 sonrasının belirsizliği giderilmeli. Sosyal güvenlik ve vergi reformu hemen yapılmalı.
Kader hükümetin elinde Hükümet bu kez de olayın farkına varıp gecikmeden önlemini alırsa, bu dalgalanmayı krize dönüşmeden atlatabiliriz. Yangını büyümeden kontrol altına alabiliriz. Yoksa üç yıldır uygulanan, büyük badireler atlatmış ve kendini kanıtlamış, büyümeyi sağlamış, enflasyonu düşürmüş, borçların sürdürülebilirliğini sağlamış bir programa yazık olacak. Bu programın yok yere kaybedilmesinden sonra, hemen yenisini yerine koysak bile, kredibilitesi olmayacak. Yeni bir program yapmayı gerektirecek ağır faturalar ödeme yerine, daha az bir fedakarlıkla mevcut programı ve şimdiye kadarki kazanımları kurtarmak mümkün. Bu da tümüyle hükümetin elinde.
Sonuç "Zorla, bir yokuşun kaldı" Trabzon Sözü
|