| |
|
|
Ben kimden, ne almışım?
Egebank'a el konulduğunda bir eleştiri yazısı yazmıştım SABAH'ta... Bankanın basın danışmanlığını yapan Cengiz Yalvaç aradı telefonla... Benim sekreterim yoktur. İsteyen herkes bir telefonla bana ulaşabilir. Okurlardan saklanmam. Çiçek Arif'in yerinden bir merhabamız olan Cengiz Yalvaç, "Baba, ağır bindirmişsin bizim patrona" dedi. "Yok yahu" dedim. "Sen onunla mı çalışıyorsun?" "Evet" dedi. "Yazdıklarımda, kişisel haksızlık ya da hakaret var mı?" dedim. Ve devam ettim: "Haksızlık ve adaletsizlik yapmamaya herkes için olduğu kadar sizin için de dikkat ederim" dedim. Benim hayat çizgim budur. Cengiz Yalvaç, tutmuş patronuna bir not göndermiş. "Fatih Altaylı'ya ulaşamıyorum. Birşeyler yazıyor ama ciddiye almaya değmez" diyor. Başka bin notta ise, "İlker Sarıer'e ulaştım. Dikkat edeceğini söyledi, özür diledi" türünden birşeyler çiziktiriyor. Bu not, olsa olsa Cengiz Yalvaç'ın patronuna "işini yapmış görünmek" gayretini gösterir. Yoksa, niye özür dileyeyim? Bir söz mü vermişim, yoksa birşeyler mi almışım, ki özür dileyeyim? Cengiz Yalvaç yaşıyor, açar sorarsın, çamur atmadan önce... Bu adama bir avanta verdiniz mi, diye... Verdilerse, ne mutlu işte, oturur yazarsın... Ben, ne Murat Demirel'i tanırım. Ne bir çayını içtim. "Batık" veya değil, hayatımda hiçbir patronla akçalı ilişkim olmaz, olmamıştır. Ferrari rallilerine gitmem. Bindiğim arabaların düdüğünü öttürmem. Kimseden 5 kuruşluk ne kredi aldım, ne villa satın aldım. "Örtülü basın danışmanlığı" benim işim olmaz. Benim, gazetemin bordrosundaki maaşımdan başka ne bir gelirim vardır, ne de böyle bir ilişkiye izin veririm. Bir basın danışmanının "alelade notu"na istinaden kuşku uyandırıcı hava yaratmaya kalkışması için insanın "çamur uzmanı" olması bile yetmez. Cengiz Yalvaç, notunda, Altaylı için de "ciddiye almaya değmez" diyor. Bu not gerçeği yansıtır mı? Yansıtsaydı, Aydın Doğan'ın o saniye işine son vermesi icap etmez miydi? Ne mantıklara, ne akıllara kaldık ya rabbim?..
|