Unutmayın hukuk herkese lazım
Bugüne kadar otoriter kamu kuruluşlarının hikmetinden sual sorulmaz yetkililerinin kararları ve işlemleri ile kimbilir kimler nasıl mağdur edildi ve bizler de kimbilir kimler hakkında nasıl yargısız infazlar yaptık.
İdari yargının en üst organı olan Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu 2000 yılında BDDK tarafından TMSF'ye devredilen Demirbank ve Kentbank hakkındaki elkoyma işlemlerinin hukuka aykırı olduğuna karar verdi. Peki bu karar ne anlama geliyor? Bu kararı nasıl yorumlamak gerekiyor? Bilindiği gibi; hukuk devletinde, idarenin her türlü işlem ve eylemi yargı denetimine tabidir ve hukuk devletinde yurttaşlar kadar, devlet de hukukla bağlıdır. Kısaca; hukukun üstünlüğü esastır. Bir diğer deyişle, hukuk devleti anlayışında devletin kurum ve kuruluşlarının da hukuka aykırı işlemler ve eylemler yapabileceğini göz önüne almak gereklidir ve bunun denetiminin de yargı tarafından yapılması gerektiği peşinen kabul edilmiştir. Devlet adına yetki kullanan ve yetki kullandıkları tarihte "hikmetinden sual sorulmaz" addedilen bu kurumun (BDDK'nın) aldığı söz konusu kararların gerçekte hukuka aykırı, haksız kararlar olduğunun en yüksek yargı kararıyla tescil edilmiş olmasını hukuk devleti ve bağımsız yargı anlayışı açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Gerçekten de devlet kurumlarının yurttaşa göre esasen güçlü olduğu göz önüne alındığında, devletin haksız kararlarına karşı yurttaşın yargı tarafından korunmasının çağımızın bireye değer veren hukuk anlayışının bir gereği olduğu göz önüne alınmalıdır. Dolayısıyla yüksek yargının gerek TMSF gibi BDDK gibi SPK gibi EPDK gibi bağımsız idari kuruluşların, gerekse merkezi devlet hiyerarşisi içindeki kurumların bazen hatalı, bazen de o kurumları temsil edenlerin kasti işlemleriyle vatandaşlarını mağdur etmiş olabileceğini gösteren bu kararını "ceberut devlet" anlayışından "hukuk devleti" anlayışına varmakta olduğumuzun göstergelerinden biri olarak görmekteyiz. Bu karar bir başka açıdan da önem taşımaktadır. Özellikle son zamanlarda kamuoyunda yaratılan atmosferin de etkisiyle bağımsız idari otoritelere ve genel olarak kamuya, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini ihlal edici nitelikte aşırı yetkiler veren (aleyhte yasaların geriye yürüme yasağını ihlal eden, ispat külfetini tersine çeviren vs.) yasal düzenlemeler yapıldığı göz önüne alındığında Danıştay'ın bu kararının önemi bir kat daha artmaktadır. Birçok bankaya el koyan, o bankaların yöneticilerinin mal varlığına tedbir getiren ve o bankalarda çalışanlar dahil ilgili kişileri telafi edilmez derecede zararlara uğratan ve genel ekonomide de sarsıntılara yol açan bu kararları veren BDDK'nın o zamanki yöneticilerinin vermiş oldukları her kararın doğru olmadığı, en azından bu iki kararla ortaya çıktığına göre bu kararlarla yaratılan mağduriyetleri kim, nasıl telafi edecektir?.. Aynı kurumların verdiği başka kararların da hatalı ve zaman zaman kasdi olmadığını artık kim ileri sürebilir? (Kentbank davasının ortaya koyduğu üzere; Kentbank'a IMF'nin isteği ile el konuldu gerçeği gibi). Şu halde çeşitli zamanlarda yanlış bilgilerle dolduruşa getirilen kamuoyuna hoş görünmek için kamu otoritelerine hukukun sınırlarını zorlayan aşırı yetkiler vermenin; benzer haksızlıkları artırabileceği göz önüne alınmalı ve yaşanan sorunlara gerçek çözümün bağımsız yargıyı ve hukuku güçlendirmekten ve otoriter kamuya karşı bireyin hak arama özgürlüğünü genişletmekten geçtiğini kabul etmeliyiz. Ve kendi kendimize sormalıyız: Bugüne kadar otoriter kamu kuruluşlarının hikmetinden sual sorulmaz yetkililerinin kararları ve eylemleri ile kimbilir kimler nasıl mağdur edildi ve bizler de bu kararlara dayanarak kimbilir kimler hakkında nasıl yargısız infazlar yaptık. Evet; bir kez daha belli olmuştur ki; hukuk herkese lazım!
|