Trabzon'u alkışlayın
Bir uçağa 40 Fenerbahçeli, 40 Beşiktaşlı, 1 de Trabzonsporlu Temel binmiş. Uçak havalanmış, bir süre sonra motor- ları arızalanmış. Kaptan pilot seslenmiş: "Sayın yolcular, kargoyu boşaltmak zorundayız, siz de eşyalarınızı atın, yoksa düşeceğiz!" Herkes eline geçen ne varsa aşağıya atmış ama uçakta bir düzelme olmamış, bunun üzerine kaptan pilot, "Sayın yolcular, lütfen tavandaki demirlere aynı otobüslerdeki gibi iki elinizle tutunun, uçağın altını atacağız. Yoksa düşeriz!" Uçağın altı gitmiş, herkes demirlere tutunmuş, havada sallanıyor. Ama uçakta düzelme yok. Kaptan pilot yine seslenmiş: "Sayın yolcular, henüz dengeyi sağlayamadık. İçinizden birinin kendini atması gerekiyor. Yoksa gittik!" Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar birbirine bakmışlar, sonra bütün gözler Trabzonsporlu Temel'e dönmüş. Temel bakmış, pek şansı yok, "Sevgili arkadaşlar, sizlerin pisi pisine ölmenize göz yumamam. Sizlerin yaşaması için kendimi feda edip aşağıya atacağım" demiş. Ve bu duygu yüklü konuşmadan etkilenen bütün yolcular Temel'i alkışlamış... İşte size haftanın esprili bir özeti. (Her Temel fıkrasında Temel'le dalga geçilemiyor! Fıkranın orjinalinde taraftarlar yoktu, ben ligimize uyarladım.) Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın intiharı sonrası Trabzonspor şampiyonluk için umudunu iyice arttırdı. Trabzonspor'un bu pozisyona gelmesi de fıkra gibi... Başkanı istifa etti, sonra ba- şarılı teknik direktörü aldığı para cezasına tepki olarak istifa etti. Yeni teknik direktör, ardından yeni başkan geldi. Sonra bir başka teknik direktör geldi... Evet, haftanın en kârlı takımı olan Karadeniz fırtınası, 1995-96'dan bu yana ilk kez şampiyonluk için bu kadar umutlu, bu kadar inançlı gözüküyor. Haftanın, hatta sezonun dikkate değer diğer takımı Denizlispor oldu. Giray Bulak, kısıtlı bir kadroyla güzel işler başardı. Bence bu takım, gelecek sezon UEFA Kupası'na gitmeyi hakediyor. Ne yazık ki UEFA Kupası kontenjanımız gelecek sezondan itibaren 2 takıma düştü. Bir süre de böyle gidecek gözüküyor. Bu yüzden Anadolu'nun Avrupa heyecanı da kaçmış gözüküyor. (Baksanıza Diyarbakır bile konsantrasyonunu kaybetmiş.) Acilen ülkemizin bir UEFA Kupası daha kazanması lazım! Vurduğu yerde gül biter! Karadeniz takımları ligde fırtına gibi ama hakemleri için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Ali Aydın'ın bırakma kararına katılmıyorum. Devam etmeliydi. Hamza Mısır'ın, Ankaragücü-Galatasaray maçındaki kararları tartışılabilir, bir sözüm yok. Ama Mondragon'un vurduğu yumrukların karşılığı sarı kart olmamalıydı. Yoksa, "Mondragon'un vurduğu yerde gül biter" diye bir kural var da biz mi bilmiyoruz acaba? Mondi bunları Şampiyonlar Ligi'nde Olympiakos deplasmanında bile yapmış ama hakem es geçmişti. Mondragon bu sezon hem takımına hem de kendisine zarar veriyor. Acaba "Artık beni gönderin" mesajı mı veriyor? Herkese çuvaldız batırıyoruz ya, şimdi iğneyi kendimize saplayalım. İki hafta önceki yazımda, Adana-F.Bahçe maçında Nobre'nin ikinci golü sol ayağıyla attığını belirtmiştim. Nobre o pozisyonda topa bir sağ, bir sol, bir sağ vurunca ben de abondone, hatta nakavt olmuşum! Yani Nobre golü sağ ayağıyla atmıştı, bu yanlıştan dolayı özür dilerim. Nobre bu sezon ilk kez üst üste iki maçta gol atamadı. Üstelik Rize'de ilk kez bu kadar kötü oynadı. Acaba Türkiye'ye gelen yabancıların zaman zaman uyduğu "Birkaç gol at, sonra yan gel yat" kuralını mı hatırladı, ne dersiniz?
|