Ucuz yaşamlar
Pazar öğleden sonra, işe gitmek üzere babamla birlikte yola çıkmıştım. Çevreyoluna girerken bir kaza olduğunu gördük. Arka arkaya iki otobüs durmuş, aralarında ise yerde ağzından kan sızan bir adam yatıyordu. Polis de oradaydı, insanlar hızla otobüslerden iniyor, yaralı adama ilk müdahaleyi yapıyorlardı. Otobüslerin yanından geçerken durmayı düşündük ancak etrafın kalabalık olması ve polisin de bulunması üzerine trafiği engellememek için yolumuza devam ettik. Öndeki otobüsün yanından geçerken, içe- ride bir sürü Fenerbahçe bayraklı ve formalı gençler farkettik. Belediye otobüsünün camlarından biri tamamen kırıktı. İlk bakışta gence bir taşıt çarpmış gibiydi. Ancak gerçek, gazeteye geldiğimde ortaya çıktı. Fenerbahçeli taraftarları Beşiktaş maçı nedeniyle taşıyan bir otobüsün kırık camından düşen bir taraftarın kafasını yere çarparak öldüğü haberi geldi. Ve benim gördüğüm manzara, işte bu ölen taraftarın manzarasıydı. Taraftar otobüslerinde camları kırma eylemleri nihayet can almıştı!! Türkiye'nin büyük bir kısmı, Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine konsantre olmuştu. Ancak bu manzaranın yarattığı üzüntü beni uzun süre etkiledi. İnsan hayatının ucuz olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Futbol maçlarını bir gösteri, bir festival hatta bir düğün havasına sokmak yerine kavgayı, küfürü ve kan dökülmesini tercih ediyoruz. Toplum olarak artık bu manzaraya iyice alıştık. En kötüsü de bu zaten. Neyseki, kulüp başkanlarına edilen küfürler dışında pazar akşamı ciddi bir kavga çıkmadı, kan dökülmedi. Derbi, bu açıdan sınavı geçti. Christoph Daum'un Lucescu'ya karşı taktik başarısı, Serdar Bilgili'nin maçın hemen ertesi günü istifa etmesi ve zirvede yaşanan yarışın F.Bahçe ve Trabzon'a kalması, pazar gecesi oynanan derbinin yarattığı sarsıntılardı. Özellikle Beşiktaşlılar tarafından iyi hatırlanmayacak bir sezon yaşıyoruz. İlk yarı sonunda spor otoriteleri tarafından şampiyon ilan edilen bir takımın Şampiyonlar Ligi'ne bile gidemeyecek duruma gelmesi ve yeniden seçilen başkanının istifa etmesi, lig tarihinde sık rastlanmayan bir durum. Kocaman bir teşekkür Ligin üstü kadar altında da kazan kaynıyor. Özellikle Ç.Rizespor-A.Sebatspor maçı sonrası yaşananlar son 3 haftaya girilirken ortamı iyice gerdi. Tüm bunlarla birlikte İstanbul-G.Antep maçı sonrası Aykut Kocaman ve Nurullah Sağlam'ın mükemmel sözleri, geri planda kaldı. Keşke Yılmaz Vural'ın istifası yerine elde ettiği başarıları konuşabilseydik. Ancak yıllardır kanayan yara haline gelen "hatır şikesi" sorununu tek bir kişiyi konuşturmaya çalışarak çözemeyiz. Tel örgülerin kalktığı Trabzon ve Denizli'de sahaya seyirci girdi. Trabzon'da hakem İsmet Arzuman maçı 12 dakika durdurdu. Denizli'de sahaya dalan seyirci ise bir hayli neşeliydi! Yaptığı hareketin güzel birşey oldu- ğuna inanıyor gibiydi. İngiltere'de 1989'daki Sheffield faciası sonrası (statta çıkan yangında tel örgülere sıkışan 96 taraftar hayatını kaybetmişti) tel örgüler kaldırılmıştı. Onlarda sahaya zaman zaman tepki olarak çıplak seyirciler giriyor! Bizim de tel örgüsüz maçlara alışmamız gerekiyor. Trabzon ve Denizli bu konuda zor bir sınav veriyor. Ben herşeye rağmen gelecek için umutluyum.
|