| |
9.5 hafta, 9.5 üye
En başta belirtelim; bu yazı bugün Dublin'deki törenlere bile davet edilmeyen Kıbrıs Türkleri'nin burukluğunu ve isyanını paylaşmak için kaleme alındı. AB inancımızda, ufkumuzda ve beklentilerimizde herhangi bir değişiklik yok... Avrupa başkentlerindeki "Genişleme" kutlamalarını izlerken, durduk yerde aklımıza "9.5 Hafta" filmi geldi. Hani şu Adrian Lyne'ın yönettiği, Kim Basinger ile Mickey Rourke'un başrollerini paylaştıkları duygusal ama hayli erotik film. Doğrusu başta sadece rakamlara takıldık. New York uzlaşmasından sonra tarafların Annan Planı'nı müzakere etmek ve referanduma götürmek taahhüdüyle Lefkoşa'da masaya oturdukları 19 Şubat'tan bugüne kadar geçen süreyi hesapladık... 9.5 hafta çıktı. Sonra AB'nin yeni üyelerini saydık. Tek tek... Sonuç 9.5 çıktı. Ve birden içimizi sıkıntı bastı: Hollywood'un filmiyle Kıbrıs'taki film arasındaki benzerlik, rakamların ötesine gidiyor olabilir mi? Film içinde film mi var? 24 Nisan'da Türkler'in "evet", Rumlar'ın "hayır" demelerinden sonraki gelişmeler "film şeridi" gibi gözümüzün önünden geçti. Brüksel'den Dublin'e, Paris'ten Londra'ya kadar AB'nin kıdemli üyelerinin başkentlerinden Rumlar'a yöneltilen "Biz size gösteririz" tehditlerini hatırladık. Yine o günden beri tek tek not ettiğimiz Kıbrıs Türkleri'ne yağdırılan vaatlerin listesini inceledik. Tanınma dışında verilmedik söz kalmamıştı. Limanların açılmasından AB'ye doğrudan ihracata her şey. Sonra Rumlar'a uyarıların tonu, Türkler'e vaatlerin derecesi düştü, düştü... Rumlar'ı cezalandıracağı, Türkler'i ödüllendireceği söylenen AB'nin Kıbrıs Tüzüğü değişti, değişti... Duvarda birkaç gedik Gelinen nokta: Kuzey Kıbrıs birkaç kasa narenciye, birkaç sepet balığı AB'ye ihraç edebilecek. Ama Güney Kıbrıs üstünden. Kıbrıs Türkleri adanın güneyine vizesiz geçebilecek ama AB'nin diğer ülkelerine gitmek için Şengen vizesi alacak. Sözde "hukuken" hepsi AB vatandaşı. Kuzey Kıbrıs'ta tatil yapmak isteyen AB vatandaşları da güneyden adaya girebilecek. Vartayı birkaç "diplomatik azar"la atlatan Rumlar ise Avrupa'da sınırları kaldırmak, bölünmüşlüğe son vermek amacıyla kurulan AB'ye, böldükleri adanın yarısının temsilcisi olarak bugün Dublin'de alkışlarla bağıra basılacak. Çünkü Güney Kıbrıs kişi başına 18.500 Euro milli geliriyle AB bütçesine "pozitif" katkı yapıyor. Yani almıyor, veriyor. Varsın, bu zenginliğin sırrı kara para aklamak olsun. Tabii parlak sözlerle Kıbrıs Türkleri'nin sırtının sıvazlanmasına devam edilecek: "Merak etmeyin, tecrite son vereceğiz... Neler yapabileceğimizi saha üzerinde gözlemleyip kararlaştıracağız. Birkaç ay dişinizi sıkın..." Kuzey'den sızlanma, sabırsızlık belirtileri gelirse, "Size 259 milyon Euro yardım yapıyoruz. Az şey mi" cevabı hazır. 9.5 Hafta'da Mickey Rourke'ın, sado-mazo- şist ilişkiye isyan etmeye kalkan Kim Basinger'a bir demet dolar fırlatması gibi. Filmi izleyenler hatırlayacak; sonunda Basinger parayı almadı, kapıyı çarpıp çıktı. KKTC Başbakanı Talat, "AB ile ilişkilerimizi Rumlar üzerinden yürütemeyiz. Ambargolar kalkmazsa AB yardımının anlamı olmaz. Türkiye bize AB'den kat kat yardım yapıyor" diyor. Sizce "Rumlar üzerinden oynanan bir film"den mi kuşkulanıyor, yoksa 9.5 Hafta'nın sonunu mu ima ediyor?
|