| |
|
|
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..
Bu memleketin dağlarına baharın geldiğini bilir misiniz?.. Yaşadınız mı kırsalda hiç.. Bahar geldiğinde mis gibi kekik kokan dağ eteklerinde yemyeşil çimlere yayılıp, rengarenk çiçekler arasında gün geçirdiniz mi?.. Dağlarıma bahar gelmesi, bana çocukluğumu hatırlatır hep.. Hayatımın ilk baharını.. Çaldıran ovası.. Van.. Kar bastırdı mı, beyazdan başka renk göremezdiniz aylar boyu.. Sonra bir sabah kalkardık ki, kar yok.. Karın altında büyümüş çimenler, çiçekler.. Bir günde doğa beyazdan bir renk cümbüşüne döner mi?.. Bir günde dünyanın bütün kokuları havayı sarar mı?.. Nasıl koşardık kırlara.. Tendürek dağında, bahar gelmiş dağımızın tepesindeki gölün kenarında kuzu çevirirdi babamlar.. Biz çocuklar çılgınlar gibi koşuşurduk, oynardık.. Sonra Kilis.. Karataş'a bahar geldi mi, çıkınını yapan koşardı.. Bir bahar bayramı yaşardı Kilis, bahar gelmiş dağlarının eteklerinde.. Uçurtmalar, toplar.. Üzerinde atlanan ipler.. Ve biz çocuklar, nasıl, ama nasıl mutlu olurduk.. Dağlarıma bahar gelmesi nasıl bir coşku, nasıl bir sevinç, nasıl bir yeniden doğuştu.. Sonra bir gün Ahmed Arif'in ağzından dinledim.. Öncü gazetesinde ser musahhih, yani baş düzeltmen olarak, yazımdaki Türkçe ve imla hatalarını elindeki demir çubukla odama dalarak düzelten Ahmed Arif'in dizelerinde başka bir türlüydü, memleketimin dağlarına bahar gelmesi.. Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim, Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mı? Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, Karanfil kokuyor cigaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin... Penceresiz ışıksız hücresine gönderilen yeşil soğanla baharın geldiğini anlamak.. Ve de sigaraya sinen karanfil kokusundan.. Bana çocukluğumu, bana Ahmed Arif'i kim hatırlattı diyeceksiniz?.. Rahmi Saltuk.. Ruhi Su'yu dinlemeye doyamazdım.. En üzüldüğüm ölümlerdendir.. Sonra Rahmi Saltuk diye pos bıyıklı, yağız bir Anadolu delikanlısı çıktı. Sazı elinde.. Ruhi Su'nun izinde.. Sonra kayboldu nerdeyse.. Yıllarca ne bir ses, ne bir nefes.. Dün geldim, masamda iki Rahmi Saltuk duruyor.. Biri "Acıyı Bal Eyledik.." Koydum müzik setine.. İşte bu.. "Bahar gelmiş memleketimin dağlarına.." Bir daldım gittim ki.. Çaldıran'a, Van'a, Kilis'e.. Çocukluğuma gittim.. Sonra büyüdüm, Ankara'ya, Rüzgarlı'ya Ahmed Arif günlerine geldim.. Sonra bir daha dinledim.. Sonra bir daha..
*** Acıyı Bal Eyledim'de ikinci sürpriz Ruhi Su'nun en güzel türkülerinden biri.. Kaygusuz Abdal'ın "Eşeği Saldım Çayıra"sı.. Ruhi Usta, nasıl hınzır bir neşeyle okurdu, hiç unutmam.. Rahmi'de aynı lezzet var..
Eşeği saldım çayıra Otlayıp karnın doyura Gördüğün düşü hayıra Yoranın da avradını
Münkir münafığın soyu Yıktı, harap etti köyü Ölüsüne bir tas suyu Dökenin de avradını
Derince kazın kuyusun İnim inim inilesin Kefen dikmeye iğnesin Verenin de avradını
Dağdan tahta indirenin Iskatına oturanın Talkınını bitirenin İmamın da avradını
Kazak Abdal söz söyledi Cümle halkı dahleyledi Sorarlarsa kim söyledi Soranın da avradını
İkinci CD, baştan sona Pir Sultan Abdal deyişleri.. "Açılın Kapılar Şaha Gidelim.." Ve de benim sevdiğim Pir Sultan Abdallarla birlikte.. Hudey Hudey ve Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle.. Şöyle yanık, şöyle duygulu, şöyle coşkulu dakikalar yaşamak istiyorsanız, Anadolu'yu koklayarak, dinleyerek, tadarak, bu iki Rahmi Saltuk'u da alın, derim..
|