Banka-medya-siyaset
SABAH'ta iki gündür okuduğunuz Demirbank haberleri, Türkiye'nin yakın tarihindeki banka- medya- siyaset ilişkisinin kötü bir örneğini daha ortaya çıkarıyor. Doğan Grubu'nun "saygın bankacı" diye lanse etmeye çalıştığı Cıngıllıoğlu, aslında kamunun yüz milyonlarca dolar zarara uğramasına yol açmış, Türkiye'nin saygın bankalarıyla dolandırıcılık iddiasıyla davalı olmuş bir isim. Milyonlarca dolarlık teknesi nedeniyle kendisine "Ballı Para" adını takan aslında Aydın Doğan'ın Milliyet gazetesi. 8 Temmuz 1996 tarihli Milliyet'in bu konudaki manşeti aynen şöyle: "Ballı Para yatı... Kamu bankalarından yaklaşık 8.5 trilyon lira kredi aldığı öne sürülen işadamı Halit Cıngıllıoğlu, Hollanda'da yaklaşık 2 trilyon liraya yat yaptırdı."
Aydın Bey için dün dündür olduğu için, birkaç yıl önce "Ballı Para" diye manşete çektiği biriyle birkaç sene sonra ortak olmak ve onu "saygın bankacı" diye takdim etmekte bir beis yoktur. O bu işleri iyi bilir. Cıngıllıoğlu, "Ballı Para" diye manşete çekilirken Doğan'ın bankacılıktaki rakibiydi. Sonra büyük bir kumar oynadı ve battı. Bankasına el konuldu. O da gitti, Doğan'la ortak oldu. Türkiye'de bankacılık yapma lisansı olmadığı halde Doğan'la birlikte Hollanda Demir-Halkbank'ı satın aldı. O dönem kamu bankalarının başında Aydın Doğan'ın adamı Vural Akışık vardı. O Akışık görevini yapıp yeniden Doğan'ın yanına döndü. Halk Bankası'nın Genel Müdürü ise Cıngıllıoğlu'nun eski genel müdürü Emel Çabukoğlu idi. Hollanda Demir-Halkbank'ın yüzde 30'unun sahibi olan Halk Bankası öncelik hakkını kullanmadı ve bu bankanın yüzde 70'i 95 milyon dolara Doğan-Cıngıllıoğlu ikilisine satıldı. Kimse çıkıp "bu adam bankacılık yapamaz" demedi, çünkü Cıngıllıoğlu arkasına o zaman basının tek gücü olan Aydın Doğan'ı almıştı. Doğan, bu desteğinin bedelini kendisine ait Hollanda Dışbank'ı 50 milyon dolara Demir-Halkbank'a satarak misliyle ödetti. Sonra da bankayı Cıngıllıoğlu'na devredip aradan çıktı. Bu, medya gücünün siyasi iktidarla birleşmesinin en olumsuz örneklerinden biriydi. Medya gücüyle göreve getirilen sözde bürokratların, kamunun çıkarlarını göz ardı edişlerinin tipik bir örneğiydi. Doğan, bu işbirliğinin karşılığı medya gücünü Cıngıllıoğlu'nun hizmetine sundu. Onun Ulusalbank'ı 524 milyon dolar zarara uğratmış olması hiç gündeme gelmedi. O batık bankacı değil, kazazede ilan edildi. Başta Finansbank olmak üzere, büyük krizde badireler atlatmış düzgün bankalara milyonlarca dolar takmış olması hiç haber değeri bulmadı. Doğan gazeteleri hiçbir gün "Şu Cıngıllı Holding'e ne oldu?" diye sormadı. Ya da Aydın Doğan, Cıngıllıoğlu'na "Ya Halit kardeşim senin bankan battı. Finansbank başta bütün bankalara milyonlarca dolar borcun var. Hollanda Demir-Halk- bank için 95 milyon doları nereden buluyorsun?" diye sormayı akıl etmedi. Ya ne yaptı? Demirbank'ın Danıştay'da son duruşması olduğu gün Ertuğrul Özkök, Cıngıllıoğlu'nun ne itibarlı bir bankacı olduğunu anlatan bir yazı döşedi. Ne hikmetse, Cıngıllıoğlu'nu övmek için tam da duruşma gününü seçti. Hürriyet de bir gün sonra birinci sayfadan Cıngıllıoğlu'nun ne saygıdeğer bankacı olduğunu duyurdu. İşte size bir banka-medya-siyaset ilişkisinin perde arkası. Hep diyorum, patron ortağı bankacısını kollarsa, yazarı da gider ev aldığı müteahhit bankacıyı kollar. Sonra da kalkıp herkese namus dersi verirler. Hadi oradan!
|