Az daha eve bir lama alıyordum
Aşkımızın boyutunu anlatmak için kelimeler yetmezdi. Taa uzaktan koştu geldi ama niyeti çok başkaymış
Nasıl tatlı bir şey anlatamam. Bembeyaz tüylü, deve suratlı ama deveden görünüş olarak çok daha sevimli bir hayvan bu karşımdaki. Ben tel örgülere yaklaşınca uzaktan koştu geldi. Şimdi siz sadece sizi gördüğü için uzaktan koşup gelen bu tüy yumağını görseniz ne yaparsınız? Yaklaşır, hatta ona sevgi gösterilerinde bulunmaya başlarsınız değil mi? Ben tabii ki olayı biraz daha abarttım. Canımlar cicimler, öpücük sesleri. Ben sevgiyi abarttıkça o da coştu. Ağzını şapırdata şapırdata bir şeyler yapmaya başladı ki hiç sormayın. Aramızdaki nasıl bir aşk anlatamam. Hani tel örgü olmasa, kucaklayıp eve götüreceğim. İyi de eve de lama götürülmez ki! Ne diyeceğim kocama.? Hayatım bak Antep'ten ne getirdim? Bizimkinin vereceği cevap basit: Ne getirdin, baklava mı, şam fıstığı mı? Bir, onun ismi Antep fıstığı, iki, hayır ben bir hayvan daha aldım eve. Bir lama! Zaten bu aralar ev almış başını gidiyor, kazılmış kapatılmış çukurlar. Tabii ki asla rahat durmayıp azgınlıklarının son raddesini yaşayan iki küçük köpek, evi kiralamak için dolaşan emlakçılar ve kiracı adayları. Yani curcunayız curcuna, yani bir lamamız eksik. (Bu arada kocam zaten kafayı yemiş durumda çünkü hepsiyle uğraşan o. Çünkü ben Antep'de bir lamayla flört ediyorum) "Bir resmini çekeyim mi şu lamayla?" diye bir ses duyuldu arkadan. Meral elinde fotoğraf makinesiyle beni yönlendirmeye başladı. "Biraz sağa, başını yaklaştır. Baksana neler yapıyor ağzıyla, neredeyse öpecek seni!" Meral Kınacılar, Sabah'ın Gaziantep'teki gözü kulağı, kısaca her şeyi. Tam bir haber canavarı. Asla yorulmuyor, her an her saniye her yere koşuyor. Bu arada hem genç hem de güzel. Daha kapamamışlar onu çünkü aklı fikri haberde. Ben güzel güzel lamaya doğru pozlar verirken, yeni tüylü aşkım ağız şapırdıtısını öyle bir hale getirdi ki herhalde "Lamalar da geviş getiriyor" diye düşündüm. "Tamam sakın bozma çok güzel çekiyorum" cümlesini duydum Meral'in. Hemen arkasından bir cümle daha, "Balçiçek hanım, dikkat edin bu lamalar tükürür, tükürük topluyor." İnanın, gayriihtiyari başımı eğdim. Sadece refleks. Eğmemle birlikte bolca tükürük biraz da saman karışımı başımın üzerinden uçtu gitti. Yukarıdaki fotoğraf tükürük öncesini ve sonrasını anlatıyor. Ben nasıl kurbanlık koyun gibi yanaşmışım değil mi? İkinci fotoğrafta sevgili lamam tükürmüş rahatlamış ve kameraya poz vermiş. Bu arada yeni tükürüğü de toplamaya başlamış. Meğer taa oralardan bir yerlerden sadece bana tükürmeye gelmiş, meğer hep yaparmış!
***
Gaziantep'teki Hayvanat Bahçesi gerçekten de görülmeye değer. Malum röportaj bahanesi bir de hayvanları görelim dedim. Maymunlar, zürafalar, lamalar! Aslanlar kaplanlar. Ayrıca hiç biri kafeste değil kendi doğal ortamlarında. Celal Doğan müthiş bir iş yapmış, benzeri Türkiye'de yok. Ancak yurtdışındakilerle yarışır. Eğer bir gün yolunuz Antep'e düşerse kaçırmamanız gereken yerlerden. Hatta oraya sadece hayvanlar için bile gidebilirsiniz, o kadar bol çeşit yani... Acaba diyorum eğer ben bu tükürük işini kılpayı atlatmasaydım. Tam yüzümün ortasına yeni aşkım olarak lanse ettiğim bir tüylünün saman karışımını yeseydim ne hissederdim? Bunu yaşayanlar ne yapmıştır acaba? Ayrıca eğer çevrenizde lamaları yakından gördüğünü iddia eden birileri varsa kuşkuyla yaklaşın ve "Yok canım bu yazar abartmış öyle tükürük falan yok demelerine aldırmayın." Mutlaka yüzleri yıkanmıştır. Hani diyorum bir gün biri kendisine böyle tüküren lamanın tam yüzüne aynı şekilde tükürse? Ne yapar bu sevimli beyaz yaratık? Hayatının şokunu geçir değil mi? "Yine saçmaladın hayatım!" dedi kocam. Sen tükürürsen o bir daha tükürür, bir daha mı tüküreceksin yani? Kahkahalar atarak devam etti. "Hem haber olursun 'Sabah'ın yazıişleri müdürü bir lamaya tükürdü!' İyi de ilk önce o başlattı!
|