Fransız odunu kimin kafasına?
Kıbrıs için hükümetin benzersiz derecede 'yapıcı' davranmasına rağmen AB'nin iki numaralı ağababası Fransa çarpıcı bir zamanlama ile "Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkacağız!" diye bağırıyor! Hayırdır, savaş değil, dalaş değil müttefikim beni niye ısırıyor? Hani her şey şahane gidiyordu? Adada savaş varmış gibi, barış için -samimi ne ke- lime- aşk ile gayret göstermiyor muyduk? Batı'dan müthiş alkışlar da almıyor muyduk? Ne oldu da Fransız Dışişleri Bakanı Michel Barnier lafı odun gibi indiriverdi: -Her ne kadar hazırlanıyorsa da Türkiye AB'ye girmek için gerekli şartlara uymuyor. Chirac'ın partisinden de eşzamanlı olarak benzeri beyanlar geldiğine göre bu Fransa'nın şimdilik- resmi tavrı.. Görünüşe göre demek istiyorlar ki: -Türkiye ağzı ile kuş tutsa AB üyesi olamaz! Gerçekten öyle mi, yoksa bu bir AB manevrası mı? Doğrusu sezgim bana 'manevra' dedirtiyor. AB'nin Türkiye'yi tam üyeliğe kabul etmesinin zor ve uzak ihtimal olduğuna inanan birinin 'manevra' yargısında bulunması ilk bakışta çelişkili görünür. Öyle ya; zaten Türkiye'yi almayacaklarına hükmediyorsam, alenen 'almayacağız' demelerini nasıl manevra sayabilirim? Bu çelişkinin hesabını veriyorum: Kısa bir süre önce, AB derinliklerinde 'Türkiye'nin gerçekten tam üye olabileceği' yönünde ciddi bir tartışma yaşandığına ilişkin sızıntılardan söz etmiştim. Bu yeni yaklaşımın gerekçesi olarak da ABD ile AB arasındaki çekişmeyi göstermiştim. ABD'nin deli danalardan beter saldırganlaşması karşısında çaresiz kalan AB içinde, askeri gücünün yüzü suyu hürmetine Türkiye'yi kazanma fikrini müzakereye değer bulma eğilimi güçleniyordu. Fransa da o zamanki 'derin tartışmalar' sırasında Türkiye'nin tam üyeliğine sıcak bakabilecek gibi görünüyordu.. Halen de öyle olduğunu düşünüyorum.. Ancak Türkiye, son Kıbrıs pazarlığında AB'nin derin merkezlerini kızdırdığı için bu tepki patlatılmıştır. Bütün mesele, Kıbrıs üzerindeki muharebede AB'nin dün de değindiğim gibi sıcak bir ABD tokadı yemiş olmasıdır. Fransa ve çizgisindeki AB içi odaklar bu tokadı attıranın da Ankara olduğuna inanıyorlar. Onlara göre Türkiye Kıbrıs'ta 'AB için pişmiş aşa su katmış' bir üye adayıdır! Hatırlamak ve tekrar hatırlatmak farz: 'Kıbrıs fatihi' Ecevit'in hükümeti, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in ısrarlı muhalefetine rağmen Mesut Yılmaz'ın bastırması ile sözde AB üyeliğinin kesinleşmesi karşılığında ada ile ilgili en büyük dayanağını kendi eliyle yıkmıştır. Bu yıkış, Güney Kıbrıs'ın -mevcut çok taraflı anlaşmalara aykırı şekilde- AB üyeliğine Ankara olarak onay verme dalaletidir! Hem de solun ve sağın iki milliyetçi partisinin ortaklığında! Böylece biz kendi elimizle AB'yi şu güvenceye sürükledik: -Kıbrıs'ı ABD ve başka egemenliklerden, hatta orta vadede Türk varlığından bile arınmış bir şekilde yuttum! Şimdiki hükümetle ise, bir yandan 'her şeyi AB üyeliği uğruna yapar' görünürken, aslında AB'yi kızdıran bir ABD'cilik ile 'Annanlık Plan'a sarıldık! Zaten daha New York'a giderken bile AB homurdanıp duruyordu. Rum tarafı da AB dayanağına güvenerek Annan marifetiyle oynanan oyundan sıyrılacağına inanmaktaydı. Oysa Türkiye İsviçre'de de süren 'derin Annan sadakati'yle AB'nin hayallerini suya düşürdü. O AB ki, daha İsviçre müzakerelerinin eşiğinde Verheugen'in ağzıyla 'Karpas Rumlar'a verilmelidir' diye hiç de diplomatik olmayan bir tarzda Brüksel'in neyin peşinden gittiğini, Annan Planı'na yüzde bin karşı durduğunu belgelemiş bulunuyordu. Hükümet akıl almayacak ölçüde saf olmadığına göre, Kıbrıs üstüne İsrail ilintili derin bir ABD-AB çekişmesinin varlığından herhalde haberdardır. Yoksa Ankara hem ABD'yi, hem de AB'yi birlikte idare etmeye mi kalkıştı? Eğer öyleyse bu, 'cin olmadan adam çarpmaya çalışmak' mıdır? Belki de hakiki bir cinlikle ABD-AB savaşının farkında değilmiş gibi davranıp 'çözüm için ölür gibi' görünerek mevcut durumu korumaya mı çalışmaktadırlar! Tabii eğer beterin beteri olan ihtimal geçerli değilse.. O ihtimal, bizdeki hariciyeci takımı ile 'hariçten tedarik edilmiş' cevahir danışmanların 'Annan dolabı'nı çevirtenlerle aleni veya örtülü işbirliği içinde bulunmalarıdır. Allah ülkeyi de, Erdoğan'ı da böyle bir tuzaktan korusun. O zaman Batı'ya AB üyeliği için giderken hem bu hedeften, hem Kıbrıs'tan oluruz. Bu da Türkiye'yi her zamankinden daha acıklı bir şekilde ABD pençesine düşürür, ülkeyi de Erdoğan'ı da Irak batağına sürükler. Sayın Başbakan şu 'Fransız odunu'nu bir an için 'Allah'ın sopası' gibi görse çok hayırlı olacak, kadrosunu daha iyi tanıyacak..
|